"Devlet Politikasının Sefaleti!"
21
Ekim tarihli katliamın üzerinden tam 36 gün geçti ve halen geçerli soru şu:
Türkiye Cumhuriyeti,
PKK konusunda somut ne yaptı?
Hadi hakkını yemeyelim. Soruyu daha düzgün soralım:
Türkiye Cumhuriyeti, onunla bununla konuşmak dışında, PKK meselesiyle ilgili ne yaptı?
Münafıklara göre arada yapılan sadece dedikodudur, beklenen de karın yağmasıdır.
Nihayet kar yağdı, vuslat başka bir bahara kaldı!
* * *
Dağlıca’da neden böyle bir hezimet yaşandı, hálá bilmiyoruz.
PKK bu kadar derin bir planı ülkemizde nasıl uyguladı, bilmiyoruz.
TSK’da zaaf gösterenler var mıydı, 36 gün sonra yine bilmiyoruz.
Sadece birileri, soru soranlara "sen sus!" diyor.
Üstelik, ben beni bildiğimden beri bu ülkede soru soranlara "sen sus!" derler.
Kimdir "sen sus!" diyenler?
Memleketi diğerlerinden çok seven, her şeyi diğerlerinden daha çok bilenler ve daha çok akıllı olanlar!
Ama, münafıklar da insandır; sorulan soruları bir daha zihinlerinden silemezler.
Sormadan edemezler:
Yurtdışında Türkiye Cumhuriyeti artık ciddiye alınmıyor, farkında mısınız?
* * *
Sorular bitmiyor:
Başbakan "72 saat bekleyeceğiz, sonra vuracağız" dedi. Bu sözünün üzerinden tam tamına 12 adet 72 saat geçti. Tık yok. Neden?
Arada Başbakan, "5
Kasım’da ABD’ye
Kasımpaşalılık yapmaya gidiyorum" dedi, "Kasımpaşa inletecek,
Texas’a dinletecek!" diye beklentiye girdik.
Nitekim, Başkan
Bush, Türk komutana "Büyük bir ordunuz var!" dedi.
Bu sefer "istihbarat sizden, ordu bizden!" diye sevindirik olduk.
Türkiye’ye gelen her ABD paşasının herhalde çantasında, cebinde, olmadı bozuk para cüzdanında anlık istihbarat vardır, diye umutlandık.
TV’lerin her gece "Harekát... Biraz sonra!" nidalarıyla başlayan haberlerinde tansiyonlarımız
tavan yaptı.
* * *
Arada bilmem kaçıncı kez fikir değiştirmişlerdi. "Yok, önce vurmaktan vazgeçtik, önden
ekonomik ambargo koyacağız, sonra gerekirse vuracağız" dediler.
Hatta, "Ekonomik ambargoya öyle bir santimetrik ayar yapacağız ki, sadece
Barzani zarar görecek" diye ilave ettiler.
"Tık yok... Yine tık yok... Hiç tık yok. Neden?" diye sual ederek moralimiz tam bozuluyordu ki... Birdenbire, "Bak gördünüz mü, Barzani nasıl yola geldi, istediğimiz her şeyi yapıyor" deyiverdiler.
O günden beri Barzani’yi gören olmadığı gibi, nerede olduğunu bilen de çıkmadı.
Bu kez de "Müjde! Müjde!
Kuzey Irak öyle bir korktu ki,
Karayılan ve Bayık’ı çok yakında bize teslim edecek!" deyiverdiler. Hatta hükümet yalakası gazeteciler, "Karayılan ve Bayık’ı resmen istedik" diye başlık atıp yıllarca önce yapılan bürokratik bir işleme atıfta bulundular.
Bir hafta beklendikten sonra Karayılan ininden çıktı ve
yabancı basına, "Ben buradayım ve bir yere de gideceğim yok" deyiverdi. Anladık ki yine tık yok.... Neden?
* * *
Nihayet kış geldi, kar yağdı, soru soran münafıkları ağır bir uyku bastı!