Özdemir Sabancı cinayetinin bir numaralı sanığı Fehriye
Erdal’ın ve diğer iki tetikçinin başına gelenler, sizleri bilemem, ama benim çok tuhafıma gidiyor.
Benim konuya ilişkin en ufak bir özel bilgim ve araştırmam söz konusu değil; bu
küçük köşe yazısında sizlere aktaracağım her bilgi internet sitelerinde mevcut bilgiler.
Ancak, söz konusu internet siteleri bilgilerini arka arkaya koyduğunuzda karşınıza gerçekten çok tuhaf bir durum çıkıyor, şaşmamak elde değil.
9 Ocak 1996 günü
Özdemir Sabancı,
Sabancı Holding’in merkezinde, 25’
inci katta, çok özel bir yerde sekrereteriyle birlikte öldürülüyor.
Cinayeti işleyenlerin, sürekli halkın arasında dolaşan, çok özel bir biçimde korunmayan bir kişiyi neden bu kadar risk alarak çalışma odasında vurdukları herkesin aklına takılan ilk soru olmuş idi.
Cinayetin failleri olarak üç isim öne çıktı:
Fehriye Erdal, İsmail Akkol ve
Mustafa Duyar.
Fehriye Erdal’ın Sabancı Holding’in merkezine çok özel bir güvenlik soruşturmasından geçerek özel hizmete alındığı ve
dosyasında çok çok üst düzey bir polisin referansı olduğu basında yer aldı ama nedense bu konunun üzerine pek gidilmedi; söz konusu polis de zaten
Susurluk kazasında yaşamını yitirdi.
Bu ilginç referans meselesi de ‘bir alevilik bağlantısına’ indirgendi ve üstü kapatıldı.
9 Ocak 1996 günü
Türkiye’nin en önemli iş adamlarından biri ofisinde vuruldu ve failler ellerini kollarını sallayarak
ülke dışına çıktılar; üzerinde çok hassasiyet gösterdiğimiz sınırlar meselesi de bu somut olay sonrası nedense hiç sorgulanmadı.
Faillerden Mustafa Duyar daha sonra
Suriye’de ele geçirildi ve Türkiye’de bir hapishaneye kondu ama bu çok ama çok önemli şahıs Karagümrük çetesinin elemanlarının at oynattığı bir ortama konulabildi, cinayete ilişkin gerekli çözümlemelere ulaşılamadan zaten Karagümrük çetesinden bir kişi Sabancı cinayetinin failini hapishanede yani devletin
kontrol ve gözetiminin esas olduğu bir mekanda öldürdü.
Saçmalıklar, tuhaflıklar dizisi burada da bitmedi ve Mustafa Duyar’ı yani Sabancı cinayetinin bir numaralı kişisini hapishanede öldüren kişi hapishaneden kaçırıldı.
Bu gelişmeler, süreçler sizce normal karşılanabilecek süreçler mi, takdirlerinize sunulur.
Fehriye Erdal
Belçika’da
DHKP-C üyesi olarak tutuklandı ama bu tutuklanma sonrası tiyatro devam etti.
Fehriye Erdal’ın Belçika’dan Türkiye’ye iadesinin gerçekleşebilmesi için Adalet Bakanlığından istenen dosya bir türlü tekemmül ettirilmedi yani tamamlanmadı, olgunlaştırılmadı; iade işleminin daha sancısız olabilmesi için hukukçular talebin cinayet nedeniyle adi suçluluk temelinden yapılmasını ısrarla istediler zira siyasi suç temelli bir dosyanın iade kararının çok daha zor olduğunu herkes biliyordu ama nedense uzun süre biz iade işleminin siyasi suç üzerinden yapılmasında ısrarcı olduk ve sonuç olarak iade gerçekleşmedi.
Uluslararası ceza hukukunu iyi bilenler, 3
Ağustos 2002 tarihinde idam cezasının kalkmasından sonra Fehriye Erdal için adi suçluluk temelinde düzenlenecek düzgün bir dosyanın hemen sonuç alabileceğini hep söylediler ama nedense bu iş bir türlü olmadı.
Biz dosyayı gerekli biçimde oluşturmadığımız için gerçekleşmeyen iade sürecinde de sanki birileri, düğmeye basılmış gibi Belçika makamlarını suçladılar ve dikkatleri başka yerlere çektiler.
Cinayetin başka bir sanığı İsmail Akkol’un da
Atina’da yaşadığı iddia ediliyor ama bu konuda da sonuç alabilecek bir iade girişimine şimdilik şahit olamadık.
Tüm bunlar size normal geliyor mu?