Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya'nın
kapatma davası açması, DTP'nin şahinleri için bayram armağanı oldu.
Çünkü bu sonucu elde etmek için değirmene az su taşımadılar. Sadece en taze örneklerden birkaçını hatırlatmakla yetinelim:
"Kimse bize kardeşlerimiz için
terörist dedirtemez." (DTP
İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel)
"Bizden
PKK'yı terörist ilan etmemizi istiyorlar. Biz kendimize küfretmeyiz." (DTP
Batman Milletvekili
Bengi Yıldız)
"1999'da
Kürtler'in beyninde ve yüreklerinde siyasi bir deprem oldu, Kürtler'in lideri Türkiye'ye teslim edildi." (
Leyla Zana)
"Kürt
halk önderi Abdullah
Öcalan'ın Kürt sorununa demokratik çözüm yaklaşımı son derece belirleyicidir." (DTP'nin Diyarbakır'da düzenlediği
Demokratik Toplum Kongresi sonuç bildirgesi)
Bu çıkışları yapan DTP'liler, Yargıtay'da neredeyse iki yıl önce açılan dosyanın her gün daha da kabardığını bilmiyorlar mıydı?
İmralı'ya teslim olmak
Bal gibi biliyorlardı. Ve o çıkışları son derece bilinçli yapıyorlardı. Hatta Yargıtay'ın ağırdan alması karşısında sabırsızlıklarını gizlemekte zorlanıyorlardı.
Çünkü partiyi kapattırma emri İmralı'dan geliyordu: Öcalan avukatları aracılığıyla "DTP ya doğru siyasal duruş sergilesin, ya da..." diye ültimatom yolluyordu. "Doğru siyasal duruş"tan kastı, DTP'nin devleti kendisini muhatap almaya zorlamaya dayalı çizgi belirlemesiydi.
DTP sonunda bu çizgiye ve İmralı'dan dayatılan politikaya teslim olmak zorunda kaldı:
Ahmet Türk,
Aysel Tuğluk,
Sırrı Sakık gibi ılımlılar tecrit edildi. PKK üyeliğinden 10 yıl
hapis cezası almış birinin genel başkanlığında parlamento dışından
yönetim kadrosu oluşturuldu. Kapatılma için daha açık davetiye gönderilebilir miydi?
O yüzden dava kimse için
sürpriz olmadı. Hatta AB için bile. Bakmayın siz
Almanya Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz'un "Çok kaygılıyız" demesine; AB'nin önde gelen isimleri böyle bir gelişme bekliyorlardı.
Örneğin
Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı
Hannes Swoboda, DTP'nin "Siyasi çözüme ve Meclis'e de ilgi duymadığını, sorunu Öcalan'a indirgediğini" söylüyordu.
Peki, ya kapatılmazsa?
Yine
Avrupa Parlamentosu üyesi Cem
Özdemir, "DTP, İmralı dışında kimlik oluşturamadı" diyordu. TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu
Eşbaşkanı Joost Lagendijk ise, "DTP'de şahin kanat kontrolü ele geçirdi. Bu, barışçıl çözüm arayanların yenilgisi oluyor" değerlendirmesini yapıyordu ki, son derece doğruydu.
Her şeye rağmen biz DTP'nin kapatılmasının talihsizlik olacağı görüşündeyiz. Çünkü belediye başkanlarının
hizmet yerine
siyaset yapmalarıyla
bölge halkında başlayan partiden uzaklaşma süreci, şahinlerin ipleri ele geçirmeleriyle hızlandı. Ama DTP kapatılırsa PKK bir taşla en az iki kuş vuracak: Bölgede "Sivil siyasete
Ankara geçit vermiyor" karamsarlığı yayılacak, bunun sonucu
örgüt dağılmakta olan taban desteğini yeniden toparlayacak.
Avukatları dün İmralı'ya gidip "Müjde"yi verebilselerdi, Öcalan herhalde sevincinden karnını kaşıya kaşıya gülerdi.
Öcalan'a ve PKK'ya verilecek en büyük ceza, DTP'nin kapatılmayıp Anayasa'da öngörülen alternatif yaptırımlardan birine çarptırılması olur.