ASKERİN ÖZAL'A SÜRPRİZİ

"Neden Kosova tanındı, KKTC tanınmadı?" yazısını (20 Şubat) şu cümleyle noktalamıştık:


KKTC'nin ilanındaki tek sorun, Türk tarafındaki kafa karışıklığı değildi. Zamanlama da feciydi. Zira bağımsızlık, 15 Kasım 1983 günü ilan edilmişti. Yani 12 Eylül darbesinden sonra yapılan ilk seçimden (6 Kasım) sadece 9 gün sonra. Yönetim hâlâ askerdeydi. Darbe yüzünden Türkiye'nin imajı dip noktadaydı. Özal liderliğindeki ANAP, oyların yüzde 45'ini alarak seçimi kazanmıştı. Dolayısıyla bağımsızlık kararının gereklerini yerine getirecek ve risklerini üstlenecek olan yeni sivil iktidardı. Ama kararı alan, Evren liderliğindeki askerî yönetimdi. Nitekim kararın dünyaya ilan edildiği gün, başbakanlık koltuğunda Oramiral Bülent Ulusu oturuyordu. Hükümetin kurulacağı 13 Aralık'a kadar da bu tablo değişmeyecekti. Halbuki Özal, karardan haberdar olmaması bir yana, bu adımı yersiz buluyordu. Nitekim ilk ANAP hükümetinin savunma bakanı Zeki Yavuztürk, Aksiyon Dergisi'ne verdiği röportajda, tam da bu noktaya parmak basıyordu. Yavuztürk, Kenan Evren'in iki konuyu sivil yönetime bırakmadan hallettiğini söylüyordu. Seçim ile sivil hükümetin kurulduğu dönem arasında, Evren liderliğindeki Milli Güvenlik Konseyi, iki kritik karar almıştı: Biri, KKTC'nin ilanı, diğeri ise ABD ile ortak F-16 üretimi. Yavuztürk şöyle diyordu: "Özal, Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilan edilmesine de karşıydı, F-16'lara da... Fakat bir kez bu adımlar atıldığı için gereklerini yapmaktan başka çare yok demiştir." Sonuçta Türkiye'ye kaybettiren bu ikilik, Annan Planı'na kadar adeta Kıbrıs'ın kaderi olmuştu. Belki de ilk kez 2004'te AK Parti öncülüğünde, asker/sivil tüm Türkiye'yi temsil eden bir Kıbrıs siyaseti geliştirildi. Gerçi New York'ta görüşmeler sürerken, bunu darbe gerekçesi yapmak isteyenler çıkmadı değil. Ama akim kalan bu çabalar, Türk tarafının dünyanın gözünde ilk kez Rumlardan haklı bir pozisyon elde etmesini engelleyemedi. Plan kabul edilseydi, adadaki Türkler eşit haklara sahip meşru iki devletten biri olacaktı. Rumlarca reddedilmesine rağmen KKTC, İslam Konferansı Örgütü toplantılarına plandaki gibi 'Kıbrıs Türk Devleti' sıfatıyla katılmaya başladı. Bu sayede KKTC liderleri, Batı başkentlerinde üst düzeyde ağırlanıyor. Lefkoşa'da uluslararası toplantılar yapılıyor. Kuşkusuz bunlar olumlu gelişmeler; ama bağımsızlık anlamına gelmiyor. 'KKTC'nin neden tanınmadığı' konusunu, Türkiye'nin adadaki ilk büyükelçiliğini yapan ve meslek hayatı boyunca Kıbrıs'la ilgilenen emekli Büyükelçi İnal Batu ile de konuştuk. Karar sürecindeki hataları o da eleştiriyor. Ama Batu'ya göre Kosova'ya benzemesine rağmen KKTC'nin tanınmamasının asıl nedeni Batı'nın çifte standardı. O günlerin konjonktürünü şöyle tasvir ediyor: Rum lider Makarios'a büyük saygı duyan Bağlantısızlar Grubu, bu fikre peşinen karşıydı. İspanya gibi ayrılıkçılık problemi olan tüm ülkeler karşıydı. ABD, Rum lobisi yüzünden soğuktu. İngiltere, bölünme yüzünden adadaki nüfuzu azalacağı için karşıydı. Bu şartlarda Ankara, ilk etapta 10 Müslüman ülkeye, Evren'in imzasıyla tanıma çağrısı yaptı. Bunlardan sadece Bangladeş tanıma kararı aldı. Ama ABD ve İngiltere öyle baskı yaptı ki; 24 saat sonra o da geri almak zorunda kaldı. Bu fakir ülkeyi, bütün yardımları kesmek ve İngiliz Birleşik Devletler Topluluğu'ndan atmakla tehdit ettiler. Hatta dönemin Dışişleri Bakanı Doha, bu yüzden görevden uzaklaştırıldı. Batu'ya göre aslında Türk tarafı bağımsızlık fikrine hiçbir zaman tam olarak inanmadı. 10 ülkeden sonuç çıkmayınca, işin peşini bırakmak yanlıştı. Ne kardeş Pakistan'ın ne de Türk cumhuriyetlerinin desteği için yeterince uğraşıldı. Daha sonra ise AB perspektifi bağımsız KKTC fikrinin önüne geçti. Bu sözlerin ardından İnal Batu, ilginç bir iddiayı gündeme getirdi. Kosova'nın bağımsızlığının, yıllar süren pazarlıklar sonucu ortaya çıkan paketin bir parçası olduğunu söylüyordu. Abhazya, Güney Osetya ve Trans-Dinyester de vardı bu pakette. Şayet KKTC'nin bağımsızlığı için de baştan beri ciddi gayret gösterilseydi, bu pakete girmesi sağlanabilirdi. Kosova'nın bağımsızlığını alkışlarken, Kıbrıs'ın muhasebesini unutmayalım.
<< Önceki Haber ASKERİN ÖZAL'A SÜRPRİZİ Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER