Hiç kimse "
Atatürk Havalimanı'na" gitmez uçağa binmeye, herkes "
Yeşilköy'e" gider.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden değil, "ikinci köprüden" geçerler. Atatürk Köprüsü'nü değil, "Unkapanı'nı" kullanırlar. Koca Mustafa Paşa'da değil, Samatya'da otururlar.
Maç seyretmeye de "
İnönü Stadı'na" değil , "Dolmabahçe'ye" giderler.
Demek ki zorlamak, gülünç olmaktır. İnsanlar yirmi yıl boyunca "
Hürriyet Meydanı'nda" değil, Beyazıt'ta dolandılar. 27
Mayıs tatiline de "anayasa bayramı" değil, "işin ve okulun kırılacağı fazladan gün" diye baktılar.
Futbol Federasyonu Başkanı
Hasan Doğan hiç umulmadık bir zamanda
vefat edip herkesi üzünce,
Beşiktaş Kulübü, İnönü Stadı'nın adını "Hasan Doğan Stadı" yapmayı düşündü de, tepkiyle karşılaşınca geri durdu, hatırlayacaksınız.
Kemalist meslekdaşlar bunda "gericilik" boyutu aradılar, İnönü düşmanlığı yapılıyordu!
O stadyumun adının İnönü olmasının tek hikmeti, İnönü'nün cumhurbaşkanlığı döneminde yapılmış olmasıdır, Lütfi Kırdar "milli şefine" kıyak geçmiştir yani, başka hiçbir ilintisi yoktur. Bu amaçla sarayın ahırları yıktırılmış, fakat o çirkin Gazhane de uzun süre kaldırılamayıp stadın kıçına yapıştırılmış ("yeni açık" tribün), dünyada "bir sarayın dibine kurulmuş
futbol stadı rezilliğinin" ilk ve tek örneği olmasını da rahmetli Çelik Gülersoy'a kadar hiç kimse yadırgamamıştır!
Nitekim,
Taksim'deki topçu kışlasını yıkıp yerine yaptıkları, sizin Taksim Parkı olarak bildiğiniz yeşil alanın adı da on yıl kadar "İnönü Gezisi" olmuştur... (Eskiden maçlar o kışlanın avlusunda yapılırdı ama, tuhaftır, kimsenin aklına "Atatürk Stadı" gelmemişti.)
Fakat bu isim de ancak memurlar arasında tutmuştur. Rahmetli babam ısrarla böyle der, beni İnönü Gezisi'ne götürürdü... Şimdi Maçka'da bulunan İnönü heykelinin meydana
bakan fakat
tahta perdelerle kapatılmış "kaidesini" çok merak edip ilk sorduğumda, kimse duymasın diye önce sağına soluna bakmış, sonra
Menderes'e "saydırmaya" başlamıştı...
Menderes, iktidara gelince önce hazır olan heykelin dikilmesini önledi, stadın adını da Mithat Paşa Stadı yaptı.
Futbolla İnönü'den çok daha fazla ilgiliydi,
gençliğinde Karşıyaka'da forvet oynamış, Altay'da
kaleci durmuştu, ama stada kendi adını koymadı. (Paralara da Celal Bayar'ın resmini koymadığı gibi.) Bir orta yol tutturdu, hepten "alakasız" bir isim seçti, belki de Dolmabahçe'de Serasker Hüseyin
Avni Paşa'ya bir saray darbesi düzenletip Abdülaziz'i tahttan indirmiş olan Mithat Paşa'nın adının o sarayın dibine domaltılmış stada pek uygun düşeceğini düşündü! (Hüseyin Avni'ye "
paşam şu paletleri bir çalıştırsanız aslında" denemiyordu çünkü tank henüz
icat edilmemişti!...)
Bir genç
arkadaş, "İnönü ismi değiştirilemez" demiş de, bütün bunlar oradan aklıma geldi.
Değiştirilir. İnönü tanrı değildir.
"Herhangi bir dönemde herhangi biri bunu düşünmeye dahi cesaret edemezmiş" ...
Sen doğmadan önce edilmişti oğlum.
O dönemde kimin borusu ötüyorsa, eder.
"Kenan
Evren Stadyumu" yapsalardı ağzını açacak mıydın? Nah açacaktın.