“Ufukta yeni bir
darbe mi var” diye milletin kimyasını bozmak niyetinde olan ünlü gazetecinin; geçen hafta
Milliyet gazetesinde çıkan bir yazı kafasında kıvılcımların çakmasına sebep olmuş.
Yazıya göre; şehirlerarası
otobüslerde bazı kişiler
"namaz molası" istemeye başlamış.
Ünlü gazeteci
"Canım birkaç kişi bunu yapmış ne olur?" diye düşünmenin ne kadar yanlış ve tehlikeli olduğunu savunuyor ve sosyolog yanının bu gerekçeye hiç ama hiç güvenmediğini söylüyor.
Gazeteciye göre
Türkiye’de bir tek kişi bile otobüste namaz molası istese, bu durum bütün toplumu din taassubuna sokacak bir tehlikenin mevcudiyetini gösteriyor.
Çünkü o
"tek kişi" bunu
"din adına" yapıyor.
Ve herkesin
itiraz gücü bir anda kırılıyor.
Demokrasinin temeli olan itirazın
bağışıklık sistemi çöküyor.
Çünkü itiraz edildiğinde hemen
"dinsizlikle" suçlanmaktan ve fanatiklere
hedef yapacak
manşetlerden korkuyoruz diyor büyük gazeteci.
Oysa o olayı otobüs şoföründen yolculara kadar herkes çıkıp anlattı. 54 kişinin bulunduğu otobüste 53 kişi namaz için mola istemiş. Bir bayan itiraz etmiş.
Büyük gazeteci(!) olayı araştırıp gerçeği öğrenmekten korktuğu için görmek istediği yere kadar iniyor. Ve aslında kendisiyle ne kadar da çok çelişiyor.
Evet bir kişinin itirazı manşet oldu ama manşeti atan Milliyet’ti ve itiraz eden kişi de namaz molasına karşı çıkan bayandı.
53 kişiye karşı 1 kişinin sesi duyuldu.
Gazeteci diyor ki;
“söz konusu
İslam olunca yaratılan fanatizmden ürküyoruz. Bir otobüste 40 kişi olsak da, o bir kişinin yarattığı diktatörlük hepimizi sindiriyor.”
Hakikaten 1 kişinin yarattığı diktatörlük bütün inançlı insanları sindirmeye yetti. Olay getirilip darbeye bağlandı.
Dünyayı sadece kendi mahallesinden ibaret sayan büyük gazeteci gibilere 4 ay önce yaşanmış bir olay:
Yer
İstanbul’un en lüks semtlerinden
Ataşehir. İlköğretim okulundaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni bayan, öğretmenler odasında bir erkek öğretmenin saldırısına uğruyor.
Saldırı sebebi ne biliyor musunuz ?
Din dersi öğretmeni
müfredat gereği öğrencilere “ettahiyyatü” duasını okutuyor.
Namazlarda oturunca okunan bu duada “vettayibat” diye bir kelime geçiyor.
Erkek öğretmen bayan din dersi öğretmenine “sen sınıfta
Tayyip Erdoğan’ın propagandasını yapıyorsun” diye fiili saldırıya varan hakarette bulunuyor. Neye uğradığını şaşıran bayan hoca öğretmenler odasından kaçarak kendini kurtarıyor. Olay Milli Eğitime intikal etmiş. Okula müfettişler gelmiş. Müdür bir şekilde olayın üstünü kapatmaya çalışmış ve nitekim kapanmış gitmiş.
Büyük gazeteci bir kişinin yarattığı baskıdan bahsediyor. Ama bu bir kişinin aslında kim olduğunu hiç ama hiç görmek istemiyor.
Hala ramazanda
içkisine karışılacağından, kızların başının zorla kapatılacağından ve
genç kızların kaybolup gideceğinden korkuyor. Üstelik kendisi gibi düşünen üç beş kişiyi de örnek göstererek makul akıldan bahsediyor. Eğer bu paranoyaysa ve bir hastalık halini aldıysa yapacak bir şey yok.
Ben sokakta kimsenin kimseye zorla başını kapattırdığını görmedim, ramazan günü çalışan birahanelere müdahale eden de görmedim. Alışveriş merkezlerinin cafelerinde oruç tutmayanlar rahat rahat yiyip içebiliyor. 5 yıldır büyük gazeteciye sanırım kimse de ramazan günü içki içme dememiştir. Dese zaten haberimiz olurdu.
Bir süredir havayı koklayanlar şimdi niçin harekete geçti ? Devirlerinin sona ermek üzere olduğunun farkında olan bu duayenler yoksa başka yerlerden medet mi umuyor ? Sizce dertleri ne ?