Evvelâ, geçen ay
CHP Genel Başkanı
Baykal, ‘çarşaf
açılımı’ yaptı. Şimdi de, hakkındaki yolsuzluk iddialarıyla tanıdığımız
Kocaeli eski Büyükşehir Belediye Başkanı ve hâlen başkan
adayı Sefa Sirmen, ‘Her mahalleye
Kuran kursu’ diyerek yeni bir
seçim sloganı ortaya attı. Üstelik, Sirmen’in bu sloganını büyük bir ‘tehalûkle’ benimseyen Baykal da yeni bir ‘açılıma’ imzasını atmaya hazırlanıyor.
Siyasî manipülasyon
Efendim,
siyasette yozlaşmayı çeşitli tarzlarıyla bilimsel şekilde inceleyen Prof. Dr.
Coşkun Can
Aktan şöyle diyor: “Siyasal yozlaşmanın bir türü de, politikacıların ‘siyasî dalavere’ye (manipülasyon) başvurarak seçmenleri yanıltmaları ve böylece oylarını maksimize etmeye çalışmalarıdır” ve ilâve ediyor: “Bunun da ilk şekli, ‘aşırı vaadde bulunma’ ve ‘yalan’dır” (Yeni
Türkiye, Siyasette Yozlaşma, 13-14. ciltler, 1997).
DP’yi ‘her mahallede bir milyoner yaratmak’ sloganıyla yerden yere vuran, merkez-sağ iktidarları çok sayıda
İmam-Hatip Okulu açıyorlar diye ‘irticacı’ ilân eden ‘kadîm CHP misyonu’, hepimizi hayretten hayrete düşüren ‘açılımlarına’ devam ediyor. ‘Her mahalleye Kuran Kursu (ya da mahalle evi) açmak’ sloganı, manevî değerlere önem veren bir münevver (aydın değil) sıfatıyla doğrusu benim çok hoşuma gidiyor ve buna gerçekten ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
İçimden ‘Aslan Sefa, oylar sana helâl olsun!’ diye bağırmak geliyor. Amma velâkin, seçimlere neredeyse birbuçuk ay kala bol keseden savrulan bu vaad, daha çok bir ‘siyasî manipülasyon’ ile karşı karşıya olduğumuzu aklıma getiriyor. Tabiî böyle olunca da, ‘Güvenmeyin Sefa’ya oyları getiriyor tufaya’ demenin daha doğru olduğunu düşünüyorum...
‘Çarşaf’ta çarşaflamak...
Efendim, ben
deniz CHP lideri Baykal’ın ‘çarşaf
açılımı’nı ilk duyduğumda, ‘Eyvah! Bu sefer de çarşaflıların çarşafını açma kampanyası mı başlatıyorlar?’ diye söylenmiştim. Oysa meğer ‘Kırk yıllık Yani, Kâni olmuş’ da haberimiz yokmuş. Siyaset arenasının kıdemli ve ebedî ikinci adamı Baykal, bilâkis çarşaflı hanımlara CHP rozeti takarak ‘açılım’ yapıyormuş...
Adamcağızın kafasına tuğla, saksı filân mı düştü diye söylendikten sonra, kalemimin bütün gücüyle onu destekledim. Lâtife bir yana, CHP’nin tartışılmaz
modern şefi Deniz
beyin ‘tarihî açılımı’ bununla da kalmadı; kılık
kıyafet, lâiklik, tek parti zihniyeti gibi CHP için tartışılması tabu olan konularda tam bir demokrat gibi sözler söyledi ve âdeta günah çıkardı.
Bu hususta, hâlâ iyiniyetli olduğuna inandığım Baykal’ın altı oklu çarşaflılarının bir kısmı, anasının gözü
Eyüp aday adayları aday yapılmayınca, -sanki adayları kazanabilirmiş gibi- öfkelenerek rozetlerini atıverdiler. Böylece, Baykal’ın ‘çarşaf popülistleri’ çarşaflamış oldular...
Sahi siz Kuran kurslarını sever miydiniz?
Efendim, yaşı 80 civarında olanlar, tek parti CHP’si döneminde, bırakınız Kuran Kursu açmayı, evinde Kuran’ı Kerîm bulundurmanın dahi suç sayıldığını çok iyi hatırlayacaktır. Zira o devirde lâiklik, dinsizlik ile aynı mânada kullanılırdı. Şöyle rahatça ‘inşaallah’, ‘maşaallah’ bile diyebilmek için yürek isterdi. Stalinist din düşmanlığı ile tek parti CHP zihniyetinin hiçbir farkı yoktu.
Din eğitimi sıfırlanmış, dinsiz bir
toplum oluşturma çabaları inanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Öyle ki, halkımız cenazesini kaldıracak hoca bulamaz hâle gelmişti.
Demokratik döneme geçildikten sonra, CHP’lilerin, gerek DP devrinde gerekse 1960 sonrasında en fazla istismar ettikleri konu Kuran Kursları ’ydı. Nihayet, 28
Şubat’ta darbecilerle
işbirliği yapan CHP’liler ve onların yardakçısı Mesut
Onbaşı’nın gayretleriyle, 14 yaşından küçükler için Kuran Kursu açmak ve dinî eğitim vermek yasaklanmıştır. Böylece bu müesseseler resmen baltalanmıştır.
Son dönemde CHP jakobenizmi, yeni TCK kabul edilirken, sırf Kuran Kursları ’nı sabote etmek için 263. maddedeki cezanın hafifletilmesine karşı çıkmış ve vâveylayı koparmıştır.
Bütün bu çelişkiler karşısında, sözkonusu vaadin samimî bir niyeti göstermediğini ve bir ‘siyasî dalaverecilik’ olduğunu söylersek haksızlık etmiş olur muyuz?..
Niçin Kuran Kursu vaadi?
Efendim, bendeniz 1988’de bir teşehhüt miktarı kadar Millî Eğitim Bakanlığı yapmıştım. Bakanlığım esnâsında tabanları tarafından zorlanan CHP milletvekilleri de, diğer milletvekilleri gibi bana gelerek seçim bölgelerine dinî
öğretim ve eğitim kurumları açılmasını isterlerdi. Ben de bu taleplerini yazılı olarak imzalayıp iletmelerini söylerdim. Daha sonra bermûtat, CHP’liler
ANAP’ı ve beni, dinî eğitim ve öğretim kurumları açtığımız için suçlayınca,
TBMM Genel Kurulu nda söz alarak elimdeki CHP’lilerin talepleri olan dosyayı gösterince dut yemiş bülbüllere dönmüşlerdi.
Demokratik sistemlerde millet tarafından seçilecek kişiler, millet iradesini ve demokratik talepleri bilmek ve ona göre hareket etmek mecburiyetindedirler. Bugüne kadar CHP, hem halkın oyuna talip olmuş, hem de milletin değerlerine karşı çıkmıştır.
Aslında CHP’nin çarşaf ve Kuran Kursu söylemlerinin gerisinde, milletin değerleriyle kaçınılmaz buluşmanın çalkantıları yaşanmaktadır.
Ve her şeye rağmen bu söylemler ve tutumlar, sadece CHP’nin içinde bulunduğu kısır döngüden çıkması için değil, Türk demokrasisinin geleceği için de son derece önemlidir.