Hürriyet treni bugün
Haydarpaşa Garı’nda olacakmış. Tren, özgürlüğü, kardeşliği ve
insan haklarını sembolize ediyor. Sloganı da şu: ‘Hürriyet Hakkımızdır, Tren Özgürlüktür.’
Ben olsam, ‘Hukuk her şeyden ibaret değildir’ yahut, ‘Yanlış anlaşılmasın, biz de darbelere karşıyız’ yazar, altına da kocaman bir
Ertuğrul Özkök imzası çakardım.
Duyduğuma göre, Genç Siviller de Haydarpaşa Garı’nda olacakmış. Herhalde, yüzyılın bu en ‘parodik’ olayına tanıklık etmek ve gülmek için.
Bu tren gittiği yerlerde coşkuyla karşılanıyormuş.
Mesela
Afyonkarahisar’da, valisinden işadamına, öğrencisinden esnafına yüzlerce vatandaşımız tarafından ‘
zafer karşılaması’yla karşılanmış.
Burdur,
Amasya,
Akhisar...
Her yerde aynı coşkulu karşılama...
Biz bu haberleri, daha ziyade, Doğan Haber Ajansı muhabirlerinden ve trenin uğradığı
kasaba gazetelerinden alıyoruz. Başka yayın organlarının (tabiri-i amiyane ile) salladığı yok.
Mesela trenimiz, ‘güller diyarı’
Isparta’da güllerle karşılanmış.
Tren, Isparta Garı’na yanaştığında şehrin sokakları sabahın
erken saatlerinde
Isparta Belediyesi’nin ‘
Mehteran-ı Şehri Gül’ ekibinin coşkulu mehter marşıyla inlemiş.
Isparta Belediyesi, garın girişine astığı
Atatürk’ün ‘Hürriyet, insanın düşündüğünü ve dilediğini mutlak olarak yapabilmesidir’ özdeyişinin yazılı olduğu dev pankartla treni karşılarken, şehrin yöresel kıyafetlerini giymiş
genç kızlar da gün boyu ziyaretçilere ‘gül lokumu’ ikram etmişler.
Isparta mahreçli ‘Kent Haber’ böyle yazıyor.
Başka yerlerde de, şehrin geleneğine uygun
tören ve karşılamalar...
Trenimiz, arada bir Hürriyet yazarlarını da konuk ediyor. Konuk yazarlar, ezkaza trene düşmüş okurlarla hasbihal ediyor, onlara ‘insan haklarının önemini ve gerekliliğini’ anlatıyor.
Böylece hoş bir ortam oluşuyor.
Bizim entelektüel ve külhan
şair Özdemir İnce de trene binmiş.
Bugüne kadar ağzından özgürlüklerle, insan haklarıyla ilgili tek söz çıkmamış ve ‘ötekinin hukuku’ konusunda olabildiğince kıyıcı Özdemir İnce...
Konuyla ilgili yazısında diyor ki Özdemir, ‘Ben treni severim.
Avrupa’nın dört bir yanında trenlere bindim. Fas’ta Kazablanka’dan Marakeşe kadar trenle gittim.
Moskova’dan Vladivostok’a Transsibirien ile gitmek hayalim gerçekleşmedi. Kim bilir?
Ülker’i ailesinden istemeye
Ankara’dan Aydın’a trenle gittim. (....) Hürriyet Treni, dantel örer gibi
Kars’tan bu yana dolana dolana Ege’ye geldi. Hürriyet Treni’ndeki genç görevlilerin yaptıkları işten müthiş bir mutluluk duyduklarını fark ettim. Trenin yazarı
Emel Armutçu çok bilinçli yerel yönetimcilere rastladığı için çok sevinçli, (kaba kaçmazsa) ağzı kulağında...’
Ben olsam, Hürriyet’in ‘dantel örer gibi’ yaptığı hukuksuzlukları ve insan hakları ihlallerini gözettikten sonra kalkışırdım böyle bir yazıya.
Hiç değilse, görünür de görünmez bir ‘mesafe’yle bakardım.
İşin sonunda rezil olmak da var çünkü...
Neyse, bu yazının konusu tren değil... Özdemir İnce’nin rikkati ve terbiyesi...
Treni çok seven ve kız istemeye trenle giden şairimiz, ‘ağzı kulağında’ ifadesinin ‘kaba’ kaçacağını düşünerek Emel Armutçu’dan peşinen özür diliyor.
Görüyor musunuz rikkati?
Tanımayan da ‘Ne müeddep, ne zarif, ne terbiyeli adam’ diyecek.
Ey Özdemir İnce...
Madem bu kadar ‘rakik’ ve duyarlısın... Bu satırların yazarı ve benzerleri hakkında kullandığın ‘leş kargası’, ‘
sırtlan’, ‘kapıkulu’, ‘
mide bulandırıcı güruh’, ‘suratsız’, ‘rezil’, ‘kuş beyinli’, ‘snop’, ‘ahmak’ ifadeleri için ne zaman özür dileyeceksin?
İnsanda azıcık nezahet olur yahu!