Siyasi partilerin genel kurulları, kurultaylarıyla ilgili haberler çoğumuzu enterese etmez, "kendi bilecekleri iştir" düşüncesiyle bîtaraf ve ilgisiz durmayı
tercih edenimiz çoktur fakat konu
CHP ise durum değişir.
CHP bir
marka; CHP, Cumhuriyetimizden bile kıdemli bir tarihî eser, bir yâdigâr. Yarım asrını idrâk etmiş şirketlerin bile parmakla gösterildiği bir ülkede CHP'nin temsil ettiği siyasi geleneğin devamlılığı, çok partili
demokrasimiz için olmasa bile, siyasi hayatımız bakımından mühim bir
kazanç.
Düşünün ki biz, şanlı
Yavuz zırhlısına bile lâyık olduğu
vefa borcunu gösteremeyip, son civatasına kadar tarih kokan bu muhteşem harp sefînesini jilet yapılsın diye hurdacılara kilo işi okutmuş bir milletin bednam evlâtlarıyız. Denizlerimizde sâhil, tersanelerimizde boş yer kalmamış mıydı ki bir Yavuz'a sahip çıkamadıkdı diye hâlâ üzülür dururum. CHP'miz de işte o neviiden bir kültürel objedir.
Bu hafta sonu CHP'nin kurultayı varmış; haberi okuyunca, "ya bir kaza olur da Deniz Bey seçimde sakata gelirse..." diye bir endişe geçti içimden. Çokbilmişler hemen diyeceklerdir ki, "Merak etme efendi, senin 2003'deki tüzük tadilâtından haberin yok anlaşılan; Deniz Bey bu kurultaydan da güle oynaya genel başkan çıkar!"
Ben yine de tedirginim; Baykal'sız bir CHP düşüncesi bana ürküntü veriyor. Tamamen sempatik ve şahsî gerekçelerle Deniz Bey'in
kaptan köşkündeki yerini korumasını arzuluyorum. Deniz Bey iyi bir insan; mazbut bir
aile reisi. Siyaset dairesine girmeyen sosyal münasebetlerinde yapıcı, hoş sohbet, dostâne bir üslûbu var ve
itiraf etmeliyiz ki CHP'nin dümenine çok yakışan bir isim. Memleket meseleleri ve rejim hassasiyetleri mevzuubahis olduğu zaman onun -kısa "ııı'larla sesini akord ederek- hesaplı, hattâ logaritmik öfkeli çıkışlarla gürlettiği asâbî salvoların kıymetini, şahsen kendim olarak hep takdir etmiş, hissiyat ve fikriyatıma ters düşse bile içten içe çok beğenmişimdir.
Deniz Bey müthiş bir retorisyendir; yani, ancak konuştuğunda yaradılış sebebinin içini doldurabilen ender insanlardan; bu kadar güzel ve etkileyici tarzda konuşabilen bir belâgatçinin, demokrasi kültürümüze sadece, "
Anayasa Mahkemesi '367 şart değil' derse çatışmaya sürükleniriz" cümlesini (1
Mayıs 2007) armağan edebilmesi, elbette ondan ziyade hepimizin kusur hanesine yazılması gereken bir husustur. O yüzden diyorum ki,
CHP Kurultayı Deniz Bey'e bir şans daha vermelidir; o, bunu hakediyor; belki ilerde daha güzel bir cümle kurar!
Bu arada CHP'nin Kuvayı Milliyeci bir TV kanalına aktardığı ileri sürülen 4 milyon küsur YTL'lik meblağdan ötürü
soruşturma başlatılmış olmasını, parti içi muhalefetin aymazca bir teşebbüsü cinsinden değerlendirmek yanlısı olduğum da bilinmelidir. Detaylarını pek bilmiyorum fakat CHP geleneğinde, netice itibariyle, içinde tüyü bitmemiş yetimlerin de hissesi bulunan (çünkü bu paranın esas kaynağı, devlet hazinesinden partilere verilen bolkepçe yardımı olsa gerektir) bir parayı çar-çur ettirmek gibi bir sâbıka bulunmaz; nitekim, "bu parayı felan TeVe'ye niçün verdiniz?" sualine soğukkanlılıkla, "belgesel çektirmek için" cevabı verilmiştir. Bunun üzerine "nerede bu belgesel, kime, kaça çektirdiniz; biz niye görmedik, bu kadar pahalı belgesel olur mu?" şeklinde bedhâhâne yorumlar geliştirmeyi el birliği ile ayıp saymalıyız.
Belgesel deniliyorsa ortada mutlaka bir belgesel vardır ve eminim ki ehil eller tarafından filme alınmıştır. Biz bu belgeseli görmüş de olabiliriz, görmemiş de olabiliriz; altıncı hissim bana, "siz bu belgeseli gördünüz; el'an dahi görmektesiniz!" diye ikazda bulunuyorsa da ciddiye almıyor ve altıncı hissimi alenen kınıyorum. CHP'nin Kurultayı'nı ise şimdiden kutluyor ve kaybedenlere geçmiş olsun diyorum; çünkü CHP geleneğine göre kaybetmek hiç de fena bir şey değildir. Deniz Bey'in kaptanlığındaki CHP'nin, daha nice yıllar çok partili hayatımızda mevcut, müemmen ve muammer olmasını dilerim. Nostalji güzeldir!