Irak’taki gelişmeler arka sayfalarda, büyük sayılamayacak kadar yer alıyor.
Bazıları için aşırı ve anlamsız sayılsa bile oradaki gelişmelerin ülkemizi yakından ilgilendirdiğini hatta iç politikadaki gelişmelerin bile bundan büyük ölçüde etkileneceğini düşünüyorum.
Önce hatalı saydığım yaklaşımdan söz etmek istiyorum. Bölgedeki mücadelede taraflardan biri ABD ama diğer tarafta
bölge ülkeleri hatta daha
küçük bir
takım gruplar yer alıyor. Mesela son olarak Mukteda Es Sadr ABD’ni açık savaş ilan etmekle tehdit ediyor. Sadr’ı
İran’ın desteklediğini kabul edersek çatışmayı bir ABD-İran çatışmasına indirgiyoruz.
Rusya’nın İran’ı desteklediğini kabul edersek çatışmanın boyutu bir kademe yükseliyor.
Bütün bu gelişmelerde
Avrupa’nın bir yeri yok ya da onlar zaten ABD’nin sadık müttefikleri olarak görüldüğü için
analizlerde yer almasına gerek görülmüyor. Rusya’nın ABD karşıtı tavır almasının İran ve Irak’ı başka bir gücün, mesela Çin ya da AB’nin kontrolü dışında tutmak amacı mı taşıdığı yoksa ABD karşıtı bir cephe oluşturmak mı istendiği tartışılmıyor.Eğer bu ihtimal gerçekleşir ve Rusya İran’ı ABD karşıtı bir cephede desteklerse, petrol fiyatlarını yarıya düşürebilecek ABD’nin bu ittifakı büyük bir
ekonomik darboğaza sürükleyebileceği hesaplanmıyor.
Irak’taki Şiiler bir karar aşamasında. Ya Şiiliği ön planda tutup ABD’ne karşı savaşacak ya da Araplık adına İran’a karşı tavır alacak. İnanç ve soy aidiyetinin çatışmada hangi tarafta olunacağını belirlediği düşünülse bile gerçekte siyasi tavır belirleyici, diğerleri görüntü niteliğinde.
Türkiye’deki iç siyasal gelişmelerin bununla yakından ilgili olduğunu düşünüyorum.Bazıları yapılacak bir
erken genel seçimde Milli Görüş çizgisinde olanların dışlanacağını ve böylece rejim kaygılarının azaltılacağını düşünüyor. Milli Görüşü sadece ideolojik boyutuyla düşününce makul olan bu analiz bu görüşün aynı zamanda dış ilişkiler açısından da önemli farklılıkları ifade ettiği göz önüne alınınca tutarsız hale geliyor. Bölgede İran’ın simgelediği politikanın yanında olan Milli Görüş, din konusundaki tavrı nedeniyle değil, Türkiye’nin Dünya üzerindeki yeri ve konumu konusundaki görüşü ve ABD karşıtı tavrı nedeniyle dışlanmak isteniyor.Yani herkes
laiklik-irtica tartışması yaparken, birileri cumhuriyetin temel ilkelerini korumak uğruna,diğerleri
demokrasi adına mücadele ederken gerçekte bölgenin yeniden şekillenmesinde ülkemizdeki siyasal iktidarın nasıl olması gerektiği sorgulanıyor ve ona biçim verilmeye çalışılıyor.
Ortaya çıkan seçenekler iktidarın kendi içinde değişimini sağlamak ve farklı görüştekileri etkisizleştirmek olabileceği gibi yeni bir oluşumun önünün açmak ve onu desteklemek biçiminde de olabilir. Geçmişte AKP’ni büyük ölçüde destekleyen büyük medyadaki değişim laiklik hassasiyetiyle açıklanamaz. Çünkü partinin tavrında, onlar açısında, olumsuz değil aksine daha çok desteklemeleri gereken bir değişim yaşanmaktadır. Her yerde akıllarda
siyaset görüntüde ideoloji var.