Çünkü
Uğur Dündar, sıfır toleransa sahip bir ‘meslektaşımız’ ve hakkında yazanları hemen mahkemeye veriyor.
Açtığı
davaların çoğunu da kazanıyor...
Meslektaşlara para ödeme kotamı Mehmet Yakup Yılmaz’la doldurdum.
Uğur Bey’e para kaptıramam.
Belki
Aydın Doğan’a birkaç bin liracık uçlanabilirim... 300 bin liralık dava açmıştı.
Dilerim kazanır da, ‘müptezel, çirkef, aşağılık adam, alçak’ diye sağa sola çemkiren
Ahmet Hakan Coşkun adlı ağzı bozuk
Hürriyet yazarının maaşına mütevazı bir katkımız olur...
Neyse, ‘Uğur Dündar’ diyorduk...
Ne zaman
Star televizyonunun ‘haber saati’ni açsam, değerli büyüğüm Uğur Dündar’ı ibretle bir şeylere kafa sallarken görüyorum.
Bir defasında, Saadettin Tantan’ı konuk etmişti...
Eski İçişleri Bakanı Tantan, bize, ‘
Ergenekon davasının
Türkiye’yi bölüp parçalamaya niyetli iç ve dış düşmanların bir operasyonu’ olduğunu anlattı.
Kıymetli büyüğüm Uğur Dündar ibretle kafa salladı.
Derken,
emekli Albay Erdal Sarızeybek arzı endam ediverdi ekranda...
Erdal Albayım da, kazılarla elde edilen Ergenekon bombalarının ve silahlarının ne anlama geldiğini anlattı.
Esasında hiçbir şey anlatmadı...
Erdal Albayıma göre, ‘Ergenekon’ diye bir şey yoktu. Maksat, bir zamanlar teröre karşı savaşmış insanları cezalandırmaktı.
O bombalar ve silahlar da da neyin nesiydi? Hiç belli değildi.
Bu konuyu
Genelkurmay Başkanlığı araştırmalıydı.
Kıymetli büyüğüm Uğur Dündar, yüzünde ‘ibret mimikleri’, bu açıklamalara da kafa salladı.
Böylece, Ergenekon konusunda ‘birinci ağızdan’ aydınlanmış olduk.
Kıymetli büyüğüm Uğur Dündar,
JİTEM’ci Albayın
intiharıyla ilgili haberi de, yine yüzünde ibret mimikleri, olayı dramatize ederek, Albayı intihara götüren saikleri es geçmeden ve tabii intihar olayından sorumlu tuttuğu ‘
yandaş medya’yı suçlayarak okudu...
Şunu anladık:
Bir Albay intihar etmişti.
Bu intihardan bir
gazete sorumluydu.
Bu gazete, çünkü, müntehir Albay hakkında bazı haberler yayınlamıştı.
Bidon kafa yazarının ‘şerefsiz basın’ olarak tavsif ettiği bu gazeteyi ne yapmak lazımdı?
Derhal kapatmak ve sorumlularını asmak mı?
Uğur Dündar büyüğüm nerden bilsin, ‘bu gazete’de çıkan JİTEM’ci Albay haberlerinin, yıllardır başka gazetelerde de çıktığını, bu ‘başka gazeteler’in künyesinde ‘sahibi’ hanesinde Aydın Doğan isminin yazılı olduğunu...
Bilemeyebilir...
Ama, Şerafettin Yardımedici’yi bilecektir.
Çok iyi bilecektir hem de...
Şimdi ben de, yüzümde ibret mimikleri, ‘gizli
kamera kurbanı’ Şerafettin Yardımedici’nin intiharını hatırlıyorum.
Bu intihardan (ille bir sorumlu arayacaksak) birinci dereceden, ‘Arena’ adlı televizyon programı sorumluydu.
Bu programın yapımcısı ve sunucusu kimdi?
Bunu açıklamayı da bidon kafa yazarına bırakıyorum, neme lazım.
Peki, bugün bir ‘Uğur Dündar haberciliği’nden söz edebilir miyiz?
Edebiliriz.
Elinde
mikrofon kameralarla imalathane basan, muhataplarını ‘gizli kamera’yla suçüstü yaparak maksadını ve sınırını aşan, ‘herkes kapısının önünü
temiz tutarsa...’ düsturunca bir gün hepimizin başına bone geçirecek ve mutlaka ‘steril Türkiye’yi gerçekleştirecek Uğur Dündar, aynı zamanda bir tarzın sahibidir.
Bu ‘tarz’ın ne olduğunu öğrenmek isteyenler, Hürriyet gazetesinin sürmanşetini süsleyen ‘testis’ haberine bakabilirler.
Ben usulca aradan çekiliyorum...