Genelkurmay’ın büyük toplantı salonunda önemli bir brifing veriliyordu.
Kasım ayında alevlenen kontrgerilla
tartışmaları, DSP lideri
Bülent Ecevit’in askeri darbelerin arkasında bu örgütlenmenin payı olabileceğini öne sürmesiyle zirveye çıkmıştı. Ecevit’in 12
Eylül 1980 askeri darbesi öncesi kontrgerilla örgütlenmesinin MHP ve diğer sağ parti ve gruplarla birlikte çalıştığını öne sürmesi hatırlanıyordu..
Genelkurmay’daki brifing, yani bilgilendirme toplantısı Türk Silahlı Kuvvetler üzerinde süren tartışmalara açıklık getirilmesi amacını taşıyordu.
Irak’ın
Kuveyt’i işgaliyle başlayan Birinci Irak Krizi’nin savaşa dönmesine günler kalmıştı; ABD Başkanı (Baba) George
Bush’un
Saddam Hüseyin’e verdiği son tarih yaklaşıyordu. Genelkurmay, Cumhurbaşkanı Turgut
Özal’ın Irak’a girip
Kerkük’e kadar gitme ve sonra Kürtlerle federasyon kurma dahil fikirlerine direniyordu.
İşte bu koşullarda Genelkurmay bir yandan kontrgerilla tartışmalarıyla meşgul oluyordu.
Özel Kuvvetler Komutanı
Tuğgeneral Kemal Yılmaz’ın mevcudiyetinde, bilgilendirmeyi Harekât Başkanı Korgeneral Doğan Bayazıt veriyordu.
Kontrgerilla, NATO ülkelerinde muhtemel bir Sovyet işgali karşısında, işgal edilmiş
yurt topraklarında
sabotaj, suikast benzeri eylemleri gerçekleştirmek üzere, daha barış zamanında kurulan asker ve sivillerden kurulan örgütlenmenin adıydı. Siviller genel olarak bölgeye yerleşik unsurlardan seçiliyor ve hücre
tipi örgütleniyordu. Bunların
silah depoları, eğitimleri, hücre bağlantıları oluyordu. Devlet yapılanması içinde
Seferberlik Tetkik
Kurulu denilen yapıyla ilişkiliydiler.
Ama artık bu Kurul dağıtılmış,
Özel Kuvvetler Komutanlığı kurulmuştu.
Şimdi ÖKK daha çok doğuda
PKK’ya karşı mücadeleye katkıda bulunuyordu.
Özel Kuvvetler içinde sivillerin Beyaz Kuvvetler denilen ve Muhabere, Arama, Kurtarma (MAK) adlı birime bağlı olarak mı örgütlendiği gibi ayrıntılı sorulara sıra gelmeden tuhaf bir şey oldu. O zaman cep telefonları henüz yoktu. Düşünün ki
Sovyetler Birliği resmen ortadan kalkmamıştı daha. Çağrı cihazları taşınıyordu. Yanlış hatırlamıyorsam önce Uğur
Mumcu’nun
çağrısı biplemeye başladı, ardından diğerleri. Haber büroları, Genelkurmay’da kontrgerilla üzerine bilgi alan yazar ve muhabirlerini
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay’ın
istifa ettiği üzerine bilgilendiriyorlardı. Korgeneral Bayazıt önce şaşırdı, sonra dışarı çıktı. Salonda öylece bekliyorduk. Birazdan salona haber düştü, brifing de tamamlanmadan bitmiş oldu.
Torumtay istifasının kontrgerilla brifingiyle ilgisi yoktu; sonra anılarında da yazacağı gibi Özal’ın
Türkiye’yi
Irak savaşına çekmesini kendince böyle engellemek istemiş, başarıya da ulaşmıştı.
Ama tamamlanamamış o kontrgerilla toplantısında dahi pek çok bilgi
yerli yerine oturdu. Demek ki kontrgerilla bir
efsane değildi, gerçekti. Kuralları, örgütlenme şeması vardı ve artık Genelkurmay bünyesi içinde bir birimdi. Bir ara
Harekat Başkanlığına bağlanan ÖKK, 4 Temmuz 2003’de
Süleymaniye’deki çuval hadisesinden hemen sonra, doğrudan Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na bağlandı.
O toplantı üzerinden önce PKK’nın tırmanışı ve 1992 kırılması, 1993-94
faili meçhul cinayetler dönemi, 1996
Susurluk kazası ve kayıp silahlar olayı, 28
Şubat süreci ve bir Irak Savaşı daha geçti.
Bugün
Ergenekon vesilesiyle yine gömülü silahların kime ait olduğunu, hükümetleri istikrarsızlaştırıp askeri darbeye kışkırtıcı çeteleşme-cuntalaşmaların varlığını tartışıyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmanın odağındaki kurumlardan biri ve pek çok ithama maruz kalıyor.
Bunları gidermenin bir yolu, açıklık getirmek olablir mi?
Ordu kendi içindeki maceracı unsurlardan sessiz sedasız kurtulmak isterken, işin böyle paldır küldür ortaya dökülmesi insanları gerçekten ürkütüyor.
Güven kaybına, güvenlik ve
adalet duygusu kaybına yol açıyor. Son günlerde Genelkurmay’da gördüğümüz içine kapanma, içeride de bir tartışma sürecinin yaşandığına işaret ediyor. Dünkü açıklama, Ergenekon soruşturmasının askeri yargıyı da meşgul etmeye başladığını gösteriyor artık.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral
İlker Başbuğ şimdiye dek önüne gelen konuları sürüncemede bırakmayan bir
komutan olarak öne çıktı. Başbuğ bu konularda toplumun aydınlatılması için bir bilgilendirme toplantısı düşünür mü?