Artık soğukkanlı bir bilanço yapabilecek duruma geldik.
Gazze harekatı, sadece
İsrail açısından değil, bölgedeki dengeleri etkileme açısından çok önemli gelişmeleri de beraberinde getirdi. Şimdiye kadar, İsrail’in
Filistin’e yönelik çok daha kanlı saldırılarını gördük, ancak Gazze farklıydı.
Gazze sonrasındaki gelişmeleri gelin birlikte gözden geçirelim:
İSRAİL’DE, ŞAHİNLER ETKİLİ OLACAK:
Salı günkü
seçimler hiç
sürpriz olmadı. Beklendiği gibi, Gazze’yi iç
politika malzemesi yapanlar kazandı. Ortaya çıkacak olan koalisyonlar, neresinden bakarsanız bakın daha az barış, daha fazla sertlik yanlısı liderlerden oluşacak. Cnn Türk yorumcusu Yalım Eralp’ in dediği gibi, İsrail seçim sandığından barış çıkmadı. Üstelik, oy dağılımı belirsizliği de ortadan kaldırmadı ve büyük olasılıkla yeni bir
erken seçim olasılığını arttırdı.
ANCAK, HER İSTEDİĞİNİ YAPAMAYACAK:
Soli Özel’in,
Sabah gazetesindeki son yazısında bu konuda çok doğru bir değerlendirmesi vardı. Buna göre, İsrail artık, 1979’da
İran şahının devrilmesinden sonra başlayan ve bence 11 eylül 2001 olayıyla birlikte en uç noktasına varan “her istediğini yapabilme” olanağını artık kaybediyor. Hatırlayacaksınız, İran’DA İslami devrim başarıya ulaştıktan sonra, İsrail’in koruması tümüyle
Washington’a kaymıştı. Hele 11 eylül olayı, İsrail-ABD stratejik ilişkilerinin boyutlarını daha da büyüttü.
Müslüman köktendinci
teröristler
Amerika’yı vurmuştu. İsrail’de aynı teröristlerle mücadele ediyordu. Yani kader birliği içindeydiler. İsrail artık, istediğini istediği zaman yapabiliyor ve ABD’nin desteğini çantada
keklik olarak görebiliyordu. İşte bu dönemin sonuna gelindi. Bundan böyle, İsrail istediğini istediği gibi yapamayacak. Uluslararası kamu oyunu hiçe sayarak, başına buyruk hareket edemeyecek.
HAMASSIZ BARIŞ OLMAYACAK:
Kim ne kadar karşı çıkarsa çıksın,
Hamas son olaydan karlı çıktı. Şimdiye kadar, basit bir
terör örgütü gibi nitelendirilen Hamas bu sürecin mağduru olarak görüldü. Dahası Hamas olmadan, herhangi bir barış anlaşması yapılamayacağı anlaşıldı. Ancak Hamas da, artık sorumluluğunu yüklenmesi ve buna göre hareket etmesi gerektiğini herhalde anlamış, Fatah ile anlaşmaya varmadığı ve bugünkü bölünmüşlükle bir yere varamayacağını görmüş olmalı.
TÜRKİYE ROLÜNÜ GENİŞLETTİ:
Erdoğan’ın
Davos çıkışı artık ir kenara bırakılmalı. O olay etkisini yaptı ve
Başbakan’ın genel yaklaşımı hakkında genel bir not verilmesiyle sonuçlandı. Buna karşılık,
Türkiye’nin bölgede oynayacağı rol genişledi. Türkiye, eskiden olmadığı kadar, bölgenin aktörlerinden biri konumuna girdi. Ciddiye alınır oldu. Görüşleri sorulur oldu.Bundan böyle arabulucu veya kolaylaştırıcı rolü oynaması, bazı koşullara bağlı kalacak:Hamas’ı etkileme gücü...Washington’dan yakılacak yeşil ışık...İsrail ile ilişkilerini bozmamak...
Avrupa Birliği ile müzakerelere hız vermek gibi koşulların yerine gelmesi gerekiyor.
Özetle,
Orta Doğu bundan böyle eskisi gibi olmayacak.