YSK'NIN YETKİ DIŞI KARARI

YSK’nın yasada olmayan yeni cezalar ve kovuşturma usulleri yaratması hukuksuzluktur.


Geçen yazımda, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) Tunceli’inde halka beyaz eşya ve mobilya dağıtılmasıyla ilgili kararını özetlemiş, kurulun medyadan öğrendiği bir eylemi gündemine alıp karar vermesinin, suç duyurusu gibi girişimlerde bulunmasının, kendi ilke kararlarıyla ve yasalarla çeliştiğini yazmıştım (Radikal, 9 Şubat). YSK’nın seçim hukukumuz bakımından önemli sonuçlar verecek bu kararını irdelemeyi sürdürmek istiyorum. Medya, eşya dağıtımının halkın oyunu etkileme tarafıyla ilgilendi ve genellikle seçim döneminde eşya dağıtımını eleştirdi. Gerçekten 298 sayılı yasaya göre seçim döneminde, partilerin “herhangi bir hediye ve eşantiyon dağıtmaları, dağıttırmaları veya bunların üçüncü şahıslar ya da kurum ve kuruluşlar aracılığı ile dağıtılması yasaktır.” Haberin ilk yayımlandığı gün, Tunceli valisinin bu girişiminin yasaya aykırı olduğu kanımı söylemiştim (NTV, 5 Şubat, 16 haberleri). Bir fiilin suç olmasıyla, o fiili hangi organın yargılayıp, hüküm vereceği birbirinden çok farklı konulardır. Bu yazının konusu; seçim döneminde, ‘yasaklanmış’ olan bir fiil üzerine kimin ve hangi organın ne yapacağı ve hangi organın veya kurulun ne yapamayacağıdır. YSK’nın görevleri, yetkileri, neyi nasıl ele alacağı, ele aldığı bir konuyu nasıl inceleyeceği, kararı nasıl tebliğ edeceği Anayasa, 298 sayılı yasa ve milletvekilleri Seçimi Kanunu, Mahalli İdareler Seçimi Kanunu’nda yazılıdır. YSK’nın görev ve yetkileri arasında olayımızı hatırlatabilecek hüküm şudur: “Seçimin bütün yurtta düzenle yapılmasını sağlayacak tedbirleri almak ve bu hususta gereken genelgeleri zamanında yapmak.” Bu hüküm olayları izlemeyi, olayın failini ve yardımcılarını belirlemeyi, yargılamayı, irdelemeyi ve hüküm verilmesini kapsamaz. 298 sayılı yasanın ‘Seçim Suçları ve Cezaları’ başlıklı bölümünde 40 maddede ayrıntılı biçimde tanımlanmış, cezaları belirlenmiş ve düzenlenmiştir. Bunlar arasında, Tunceli’deki olayı kapsayan ‘Yasak Propaganda’ ve ‘Haksız Oy Temini’ başlıklı iki madde de bulunmaktadır. Seçim suçlarının ‘Soruşturma ve Kovuşturma Usul ve Şekilleri’ de ayrı bir bölümde sekiz madde halinde düzenlenmiştir. Hatırlattığım bu maddelerin hiçbirinde suçların izlenmesinde, soruşturulmasında ve kovuşturulmasında YSK’ya bir görev veya yetki verilmemiştir. Özetle YSK’nın, resen (kendi başına), bir fiili izleme, failini belirleme, olayı irdeleme, yargılama görevi ve yetkisi olmadığı gibi, bu olayımızla ilgili olarak suç duyurusunda bulunma yetkisi de yoktur. Açıkçası YSK’nın, “Seçimlerde siyasi partilerin, belediyelerin ve bağımsız adaylar ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’na göre faaliyette bulunan vakıfların, seçmen vatandaşın oyunu etkileyebilecek girişimlerde bulunmamaları ve anılan yasa hükümlerine özenle uyarak faaliyetlerini sürdürmelerinin zorunlu olduğuna ve aksine hareket edenler hakkında Cumhuriyet Başsavcılıkları’na suç duyurusunda bulunulacağının bilinmesi gerektiği” yolunda verdiği, 7 Şubat tarihli ve 76 sayılı kararı yasal dayanaktan mahrumdur. Tunceli ve benzeri olaylar, seçmenlerin ve partilerin ilçe seçim kurullarına başvurularıyla; muterizler ve seçmenler gerekli görürlerse ilçe seçim kurullarının verecekleri kararı önce il seçim kurullarına ve sonra YSK’ya taşımaları yoluyla önlenmeli ve varsa seçime etkileri değerlendirilmelidir; bu fiillerin failleri ise, yasada belirlenen yargı organlarınca ve usulüne uygun olarak cezalandırılmalıdır. YSK’nın yasada olmayan yeni cezalar ve kovuşturma usulleri yaratması hukuksuzluktur.
<< Önceki Haber YSK'NIN YETKİ DIŞI KARARI Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER