Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bugün
seçim konuşması için
Diyarbakır’da olması bekleniyor. Erdoğan’ı bekleyen, gergin bir Diyarbakır’dır. Haftalardır ve özellikle son birkaç gündür özellikle gerilmiş bir Diyarbakır’dır.
Daha birkaç gün önce
AK Parti İl Başkanlığı DTP’li göstericilerle taşlanmış, DTP’li Belediye Başkanı Osman
Baydemir tarafından ‘Tabela partisine dönüştürülmeye’ ant içilmiş bir Diyarbakır’a, Başbakan Erdoğan seçim kazanma iddiasıyla gidiyor.
DTP’nin Başbakan’ın ziyaretini bir fiyaskoya dönüştürebilmek, Erdoğan’ı Diyarbakır’a geldiğine pişman edebilmek maksadıyla elinden geleni ardına koymayacağı anlaşılıyor. Bu çabanın şiddetle sonuçlanması ihtimali iç karartıyor. Başbakan bu nedenle bölgeye muazzam bir güvenlik şemsiyesi altında gitmeyi planlıyor.
Asker, polis ve istihbarat haftalardır bu
gezi için önlem alıyor.
Gerek DTP’nin caydırıcı hareketleri, gerek olağanüstü güvenlik önlemlerinin Başbakan Erdoğan’ı izlemeye gidecek kitleyi nasıl etkileyeceği, Başbakan’ın nasıl bir kitleye hitap edeceği bu yüzden kestirilemiyor. Tabii ki AK Parti’nin Diyarbakır’da alacağı oylar, Erdoğan’ı yerinde dinlemeyi göze alacak kitle ile sınırlı olmayacaktır. Geçen seçim öncesinde de DTP, halkı Erdoğan’ı dinl
emekten caydırmayı başarmıştı; alınan oylar ortada.
Başbakan Erdoğan, bölgede
PKK ile aynı tabanı paylaşan DTP’nin karşısındaki belli bir gücü olan tek meşru siyasi hareketin lideri. Seçim konuşmasının yeni yayına başlayan TRT-6 kanalından
Kürtçe tercümesiyle canlı yayımlanacağı haberi var gazetelerde.
Bir yandan PKK ile mücadele
sınır ötesi boyutlarıyla sürerken,
Türkiye,
Irak Kürtleriyle arayı her geçen gün biraz daha düzeltiyor görünürken, ABD PKK’nın
İran kolu
PJAK’ı yasaklamışken DTP’nin kendisini
savunma konumunda hissetmesi ve belki de köşeye sıkışmanın getirdiği tepkiyle davrandığı anlaşılıyor.
Başbakan nasıl bu seçimde oylarını yüzde 47 altına düşürmemek için her şeyi yapıyorsa, siyasi kulise yansıyan bilgilere göre en büyük kozlarını son haftaya saklıyorsa, DTP’nin de aynısını yapması şaşırtıcı olmamalı.
Seçim 29
Mart’ta. Sekiz gün öncesinde 21 Mart, Türkiye’de ve dünyanın pek çok ülkesinde
Nevruz bayramı olarak, eski çağların takvimiyle yeni yılın başlangıcı olarak kutlanıyor. Nevruz’un PKK ve DTP tarafından özellikle bu seçim döneminde gerilimi artırmak amacıyla vesile yapılması da şaşırtıcı olmayacak.
Bunun için değil, ama bunu da göz önüne alarak, Türkiye’de de Nevruz’u bayram olarak kabul etmenin, bir günlük
tatil ilan etme yoluna daha fazla gecikmeden gidilmelidir.
Nevruz’un bayram olarak kutlanması için resmi ilana ihtiyacı yoktur. Tıpkı 1
Mayıs gibi.
1 Mayıs hükümetçe geçen yıl emek günü ilan edildi. Ama bayram ve tatil ilan edilmesi önünde kimseyi ikna etmeyen, tatmin de etmeyen tasarruf açıklamaları çıkarıldı. Bunları bir kenara bırakmanın, toplumsal barışı sağlamak için Nevruz ve 1 Mayıs’ı bayram ve tatil ilan etmenin zamanıdır.
Bu da başka Diyarbakır
Eski
Başbakanlık Sözcüsü, yeni
Radikal yazarı
Akif Beki dün köşesinde Başbakan’a bir Diyarbakır şiiri okumasını önerdi. Okumasını önerdiği şiir Sezai Karakoç’un ‘Kara
Yılan’ şiiriydi. Çok güzel bir şiirdi. Ama karşılıksız bırakmak olmazdı. Diyarbakır’a Radikal’den bir
Ahmed Arif selamı göndermek farz oldu. Bir farkla: Benim neredeyse çocukluğumdan beri aklımda tuttuğum bu şiiri Başbakan’ın okuması gibi bir talebim yok; Radikal okurlarıyla paylaşmak istedim sadece.
Diyarbekir kalesinden notlar-3
Açar, Kan kırmızı yediverenler Ve kar yağar bir yandan, Savrulur Karacadağ, Savrulur zozan...
Bak, bıyığım buz tuttu, Üşüyorum da Zemheri de uzadıkça uzadı, Seni, baharmışsın gibi düşünüyorum, Seni, Diyarbekir gibi, Nelere, nelere
baskın gelmez ki Seni düşünmenin tadı?