ABD Başkanı Obama’nın
Türkiye’yi ziyareti, Türk-
Amerikan ilişkilerinin geliştirilmesi, Türkiye’nin dünya üzerindeki rolünün güçlenmesi ve medeniyetlerin ittifakı açılarından son derece olumlu cereyan etmiştir. Obama’nın ziyareti esnâsındaki mütevazı hâli ve samimî tavırları, Türk halkının Obama’ya sempatisini arttırmış ve Türkiye’deki ABD aleyhtarlığının önemli ölçüde azalmasına sebep olmuştur.
Bu ziyareti, hem Türkiye, hem ABD, hem de İslâm Dünyası bakımından tarihî ve faydalı bir ziyaret olarak değerlendiriyoruz.
***
Lâkin, Başkan Obama’nın, Türkiye’nin AB’ye alınması konusundaki tam desteği, hattâ ısrarı haricinde, iki
ülkeyi ilgilendiren meseleler hakkındaki çözümlerin, ya mutabakat sağlanamadığı ya da henüz olgunlaşamadığı için kamuoyu ile paylaşılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu cümleden olarak, Obama’nın
Ermeni soykırım iftiraları konusunda beyninin bir hayli yıkandığı görülmektedir. Bu konuda görüşlerinin değişmediğini söylemesi, bir taraftan tek yönlü propagandaya maruz kaldığını gösterdiği gibi, diğer taraftan da birkaç ay önceki sözünü çiğneme endişesi taşıdığı düşünülebilir. Kimbilir, belki de önümüzdeki haftalarda vereceği mesajın, müspet veya menfî vurgusunun hesabını yapmaktadır.
Ancak, Obama’nın
TBMM’deki mesajlar
dolu güzel konuşmasından pek fazla hoşlanmadığımızı kaydetmeliyiz. ABD Başkanı’nın koca TBMM çatısı altında tarih dersi vermeye kalkışması, hele 1915’ten bahsetmesi abestir ve şık olmamıştır.
Türkiye’nin
Ermenistan’la münasebetleri konusunda kırmızı çizgileri bellidir. Bunların en bariz şekilde çizilmiş olanı ise, Ermenistan’ın
Azerbaycan’ın işgal ettiği topraklardan çekilmesidir. Bu sağlanmadan, -millî maçlara gitmek dışında- iki ülke arasında ciddî açılımların olamayacağı açıkça anlaşılmalıdır. Bu sebeple, Karabağ meselesinin hâlli için ABD’nin de, Türkiye’nin yanında ciddî bir işbirliğine girişmesi gereklidir.
Başkan Obama’nın, tavrının açıkça anlaşılamamasına rağmen, soykırım iftiralarının parlamentodan çıkmasını engelleyeceğini ve mesajında ‘soykırım’ kelimesini kullanmayacağını bekliyoruz. Zira bu takdirde, bir yandan Türkiye’yi kaybedecek; diğer yandan Ermenistan’ın,
Rusya’nın kucağındaki statüsü değişmeyecek; sadece diyasporanın emellerine
hizmet etmiş olacaktır. Aramızın şekerrenk olduğu
Bush’un dahi yapmadığı bu hatâyı Obama çapındaki bir devlet adamının yapması beklenemez.
***
Başkan Obama’nın
Kürt konusunda da yeterli bilgiye sahip olmadığı şu talihsiz beyanından anlaşılmaktadır: ‘Türkiye’deki Kürt
azınlık eşit fırsatlara sahip olarak bu toplumda özgürce ilerlerse sorunun çözüleceğine inanıyorum.’. Hemen kaydedelim ki, Obama kafayı değiştirmezse kendisiyle bu konuda anlaşmamız mümkün değildir. Bir defa,
Kürtler Türkiye’de aslâ azınlık değillerdir; bu ülkenin gerçek sahipleri arasındadırlar. Ayrıca Kürtler, Türkiye’de eşit fırsatlara sahiplerdir ve özgürlerdir. Obama’yı, kendi ülkesindeki Hispaniklerle Türkiye’deki Kürtleri mukayeseye çağırıyoruz (Üstelik
Afrika asıllıları ve Kızılderilileri de karşılaştırmaya dahil etmiyoruz). Amerika’daki Hispanikler azınlık mıdır? 72 milletten oluşan ABD’deki parlamentolarda etnik temsil var mıdır? ABD’deki etnik gruplar da siyasî parti kurup parlamentoya girerek, sizden DTP Başkanı’nın istediği gibi özerklik istiyorlar mı?
Obama, önce bu soruları cevaplandırsın, sonra ahkâm kessin...
***
Başkan Obama’nın talepleri konusunda şu olumlu cevapları verebilmeliyiz:
1. ‘Model Ortaklık’ konusunu benimsemeli ve bu konuda üzerimize düşeni yapmalıyız.
2. Türkiye bir enerji ‘terminali’ olarak çok merkezli, çok taraflı politikasını daha da
geliştirmelidir.
3.
İstanbul, ‘medeniyetler ittifakı’nın merkezi olmalı; medeniyetler arası ihtilaflar için, önce İstanbul’da teşkil edilecek daimî bir kuruluş görev yapmalıdır.
4. Türkiye, muharip olmamak şartıyla
Afganistan’a talep edilen askeri göndermeli ve gerekli yardımda bulunmalıdır.
5. Obama’nın ve Putin’in aracılığıyla Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan arasında devamlı bir müzakere süreci başlatılarak Karabağ sorunu çözülmelidir. Aksi takdirde, Türkiye’nin tek taraflı olarak sınırı açması düşünülemez.
6. ABD’nin askerini
Irak’tan Türkiye üzerinden çekmesine izin verilmeli ve bu konuda yardımcı olunmalıdır.
7. ABD’nin Irak’ta bıraktığı güvenlik boşluğunun bir müddet Türkiye tarafından doldurulması sağlanmalıdır.
8. Heybeliada
Ruhban Okulu’nun tekrar açılmasına, başka dinlere karşı atalarımızdan tevarüs ettiğimiz müsamaha ile olumlu bakıyoruz. Ancak, bunun için bir ‘Vakıf Üniversitesi’ kurmaktan başka çözüm yolu yoktur. Bu durumda,
Lozan Antlaşması’nın 45. maddesine göre, aynı hakkın
Yunanistan’daki
Müslüman Türk azınlığa da tanınması mecburiyetine riayet edilmelidir. Aksi takdirde, mütekabiliyet esası ihlâl edilmiş olur.
***
Obama’nın ziyaretinin genel değerlendirilmesi neticesinde, bu ziyaretin dünya barışına, İslâm Dünyası’na ve Türkiye-ABD münasebetlerinin gelişmesine çok faydalı olduğu söylenebilir. Bu durum,
AK Parti İktidarı, Cumhurbaşkanı ve
Başbakan bakımından da başarılı olmuştur.