Padişah, pardon Milli Şef İsmet İnönü'nün valisi
Nevzat Tandoğan'ın ismini taşıyan meydanda olacak bu miting.
22 Temmuz seçimleri öncesi hava yapan ve 'biz kaç kişiyiz bir bakın' sloganlarıyla 'seçimlere gerek yok, meydanları sayıp ona göre
iktidar belirleyelim' demeye getirilen '
Cumhuriyet mitingleri' kaldığı yerden yeniden başlıyor. Yani yeni bir miting dalgası daha yolda! Bu mitingi düzenleyenler her ne kadar '
Cumhuriyet mitingi' diye adlandırsalar da kamuoyu bunları '
Ergenekon mitingi' olarak görüyor.
Bu konuda haksız da sayılmazlar. Önceki mitingleri düzenleyenlerin neredeyse tamamı Ergenekon soruşturmasından dolayı içeride... Ergenekon iddianamesinde bu mitingler şöyle geçiyor: "Kamuoyunda '
Cumhuriyet mitingleri' olarak bilinen mitingin ve ayrıca bu kuruluşlar tarafından düzenlenen bir kısım toplantı ve mitinglerin
Ergenekon Terör Örgütü yöneticilerinin planlaması ve koordinesi sonucu ve özellikle katılımın yüksek olmasını sağlamak amacıyla millî duygu ve düşüncelerin istismar edilmesi suretiyle gerçekleştirildiği anlaşılmıştır."
Zaten mitingi düzenleyenler de baklayı ağızlarından çıkarıp sürmekte olan davadaki kimi uygulamaları
protesto etme ve tutuklularla
dayanışma amacı taşıdıklarını reddetmiyor. Bir kısım medyada, her gün
nöbetçi bir yazarın aksini iddia etmesi gerçeği değiştirmiyor. 22 Temmuz öncesi demokratik(!) bir
darbe ile yönetime el koymak isteyenlerin düzenlediği 'Cumhuriyet mitingleri', medyaya göre öylesine kalabalıktı ki, seçimleri yapmaya bile gerek yoktu.
Google+' class='textetiket' title='Google haberleri'>Google Earth haritalarına bakıp, yüzey ölçümüne göre bu mitinglere kaç kişinin katıldığı tespit edilebilirdi. Böylece
cumhurbaşkanı seçmek isteyen Meclis'te çoğunluğu oluşturan parti de haddini bilmiş olur ve bu işi mitingcilere bırakabilirdi. Hele bir
İzmir, hele bir
Çağlayan mitingleri vardı ki; siz deyin 7 milyon ben diyeyim 10 milyon. Kim bilir belki de daha fazla!
Ancak bu kez iş başka. Uyarılmış korkular saikiyle katılan kahir ekseriyet için bu suçlamayı yapmak hatalı olabilir. Ancak vitrindekiler için söylemek yanlış değil. İlk dalgaya samimi şekilde katılanlar, aldatılmışlık duygusu içinde bu defa mesafeli durmayı
tercih ediyor. Katılacağı açıklanan birçok
sivil toplum örgütü, tepkili bir dille yalanlama yoluna gitti. Olayın en ilgi
çekici yanı ise şu:
Mitinglerin fitilini
Danıştay cinayeti ateşlemişti. Bugün Danıştay saldırısını Ergenekon davasıyla birleştiren kararın mürekkebi kurumadan tekrar miting düzenleniyor.
Türkiye'de herkes biliyor ki; Cumhuriyet tehlikede değil. Bir anket yapılsa ülkenin yüzde kaçı böyle bir endişe içindedir acaba? Yani bu ülkedeki birileri Cumhuriyet'i yıkıp yerine
padişahlığı mı getirecek? Hiç kimse bunu tartışmıyor artık. Bu ülkede asıl tehlikede olan
demokrasi. Asıl risk taşıyan; sürekli olarak darbelerle sarsılan demokrasi kültürümüz.
Bir sürü
emekli asker, bürokrat, devlet erkânı vs. toplanmış 'Cumhuriyet mitingi' yapıyor. Geriye kalan sivil toplum denen örgütler de 'Emrinizi bekliyoruz paşam' diyenlerden oluşuyor. Bu örgütlerin bazılarının Ergenekon iddianamesine de yansıyan davranışlarından
küçük bir örnek vermekte yarar var. 31
Aralık 2004 tarihinde Şener
Eruygur,
Levent Ersöz ve iki sendikacı konuşuyorlar. Bu sendikacılardan biri Eruygur'a şöyle diyor: "Demokratik kitle örgütlerinin hangi durumlarda ne tür davranışlar sergilediğini içinden biliyorum. Şimdi bir kere şu aşamada,
ekonomik kriz olmadan geniş kitleleri harekete geçirebilmek mümkün değil.
Kıbrıs konusunda çok açıkça siz sağlam durursanız, Türkiye ile AB
işbirliği bozulur. Kriz olursa 100 bin kişi sokaklara iner.
Hükümet AB ilişkisini bozduğundan piyasa allak bullak olacaktır.''
Şimdi bu cümleleri okuyup da böyle bir örgüte sivil toplum örgütü diyebilir misiniz?