SÖYLEYİN, NE ZAMAN SES VERECEK BU ÜLKE?

Önceden Haber Verilmiş Bir Cinayetin Güncesi (2)


İki hafta kadar önceydi. Bir pazar günü, hüznü yaşamak sanki bir kader gibi diye başlayan bir yazı yazmıştım bu köşede. Sevgili Hrant’la ilgiliydi. Cinayetin nasıl göz göre göre geldiğini, Hrant Dink’in kaderine yürür gibi gün be gün nasıl cinayete doğru kendi başına adım adım yaklaştığını anlatmıştım. Marquez’in ünlü romanının adını da yazımın başlığıydı: “Önceden Haber Verilmiş Bir Cinayetin Güncesi.” Hrant cinayeti de böyleydi. Trabzon’da polis biliyordu. İhbar yapılmıştı. Trabzon’da jandarma biliyordu. İhbar yapılmıştı. İstanbul’da polis haberdardı. Peki, gereğini yaptılar mı? Gereken özeni gösterdiler mi? Hayır. Trabzon’da iki jandarma astsubayı, Hrant Dink’in öldürüleceğinden haberdar olduklarını, kendi komutanlarına, Jandarma Alay Komutanı’na bildirdiklerini, ancak bunun savsaklandığını, daha vahimi, Jandarma Alay Komutanı’nın bu istihbaratın kendilerine cinayet sonrasında geldiğini cinayet sonrası düzenlediği düzmece rapora bağladığını mahkemede itiraf ettiler. Dehşet verici bir itiraftı bu. Ama yer yerinden oynamadı. Ses çıkmadı. Şimdi ikinci bir dehşet verici gelişme var. Bu da İstanbul polisi ile ilgili. Taraf gazetesinin önceki günkü manşeti: “Polisin Hrant raporu da düzmece! Vali açıkladı: İstanbul polisi de Trabzon jandarması gibi es geçip Hrant Dink cinayetinde suç işledi ve cinayetten üç gün sonra da sahte rapor düzenledi. Önce jandarmanınki ortaya çıktı. Trabzon’da yargılanan iki jandarma astsubayının Hrant Dink cinayetini aylar öncesinden bildiklerini, cinayetten sonra ise yeni öğrenmiş gibi rapor düzenlediklerini itiraf etmesinden sonra, aynı oyunu İstanbul polisinin de oynadığı ortaya çıktı. Şimdi de polisin sahte raporu. İstanbul Valisi, biri amir beş polisin Trabzon’dan gelen cinayet ihbarı için hiçbir şey yapmayıp, cinayetten sonra da yapmış gibi rapor düzenlediğini saptadı. Altı polis için de soruşturma izni verdi.” Taraf gazetesinin Perşembe günkü manşetinde bunlar yazılıydı. Polis ve jandarmanın bu tüyler ürpertici tutumunun kökleri nereye uzanıyor? Görevi düpedüz ihmal mi? Hukuku es geçen adam sendecilik mi? Irkçılık mı? Derin komplo mu? Hangisi? Ya da hepsinden bir parça mı?.. Bilemiyorum. Benim en çok içimi acıtan, Türkiye’yi derinden sarsmış siyasal bir cinayetle ilgili vahim gelişmeler karşısındaki sessizliktir, kayıtsızlıktır. Yaprak bile kımıldamıyor. Yazık! Kuvvet komutanlarının 2003-2004 darbe tertipleri ile ilgili günlüklerin eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in bilgisayarından çıktığı Emniyet raporuyla doğrulanıyor. Bunları yayınlayan Nokta dergisi Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş ‘iftira davası’ndan beraat ediyor. Ve dava burada duruyor. Tıs yok! Abdullah Gül’ün Çankaya yolunu kesmek için icat edilmiş bir hukuk skandalı olan geçen yılki ‘367 vakası’ ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’yle askeriye arasındaki gelgitlerin perdesi aralanıyor; yüksek mahkemenin asker kökenli üyeleriyle Deniz Kuvvetleri Komutanı arasında geçen yıl bu zamanlar bazı görüşmelerin yapıldığı kamuoyuna yansıyor. Tıs yok! (*) ‘Ergenekoncular’la Cumhuriyet’e atılan bombalar ve kanlı Danıştay saldırısı arasındaki bazı bağlar su yüzüne vurmaya başlıyor; geçen yıl bu zamanlar yapılan Cumhuriyet Mitingleri’ni tetikleyen bu önemli olayların perde arkasına dair ciddi iddialar ortaya çıkıyor. Tıs yok! Ne zaman ses verecek bu ülke? Adaletsizliğe karşı, haksızlığa karşı, hukuk adına, insanlık adına, demokrasi adına ne zaman ses verecek, ayağa kalkacak bu ülke, söyler misiniz?.. ————————————— (*) ‘367 Vakası’nın yaşandığı dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu dün kısa bir açıklama yaptı; bu konuda askeriyeden kendisine yönelik herhangi bir telkin gelmediğini belirtti. Ancak, iddiaların asıl muhataplarından henüz ses seda yok.
<< Önceki Haber SÖYLEYİN, NE ZAMAN SES VERECEK BU ÜLKE? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER