Beş yılı aşkın bir süredir
Fethullah Gülen'in
İslam anlayışını paylaşanlar tarafından çıkarılan Zaman gazetesinde yazan, liberal sosyal demokrat görüşlü bir yazar olarak bana,
yerli ve
yabancı meslektaşlar tarafından sık yöneltilen soruların biri, Gülen ve hareketi hakkındaki kanaatim ise, bir diğeri de bu hareketin gördüğü ilginin nasıl açıklanabileceği.
Bu sorulara muhatap olduğumda şunları anlatıyorum: Farklı yorumlara bürünse, giderek bireyselleşse de, insanlık varoldukça din de varolacak. Zira insanlar yapıları itibarıyla inanmak ihtiyacında. Yaşamdaki güvensizlik ve belirsizlikler dindarlığı arttırıyor. Din ile bilimi zıtlık ve
rekabet içinde görmek çok yanlış. İkisinin yerleri ayrı: Biri vicdanla, diğeri akılla ilgili. Birini diğerinin yerine koymak, korkunç bağnazlıklara ve canavarlıklara yol açıyor. Onun için birbirlerine saygılı olmak durumunda.
Bilim, sınırlarını gördü. Bilim ilerledikçe, bilgimiz arttıkça gerçekte ne kadar az bildiğimiz anlaşılıyor.
Bütün büyük dinler gibi İslam'ın da (mezhep, tarikat ve cemaatlerin çoğulluğunun tanıklık ettiği) coğrafyaya ve zamana göre değişen, kimi katı ve bağnaz, kimi değişime açık ve hoşgörülü, çok farklı yorumları var. Bütün dinlerin olduğu gibi İslam'ın da
modernleşmeye tepkisi iki türlü: Bir yanda modernleşmeyi reddeden köktenci yorumlar var, öte yanda inancı modern hayatla bağdaştıran modernist yorumlar. Öteki dinler gibi İslam'ın da kimi yorumları anlam ve ahlak dünyasıyla ilgili; kimi yorumları ise dinsel
inançları siyasi (çoğunlukla milli) amaçlar için kullanıyor.
Gülen bugün dünyada İslam'ın modernist yorumunun önde gelen temsilcilerinden biri: Farklı fikir, inanç ve
yaşam tarzları arasında
diyalogu ve hoşgörüyü telkin ediyor; İslam'ın şekille değil özüyle ilgili yönlerini, ahlaki değerleri, insanlar arasında sevgiyi ve barışı vurguluyor. Yorumu günümüz insanının ihtiyaçlarına uygun düştüğü için büyük ilgi uyandıran Gülen'in,
insan hakları ve demokrasiye (bu bağlamda
Türkiye'nin AB üyeliğine)
destek veren; din ve vicdan özgürlüğü anlamında laikliği benimseyen; sevenlerini
topluma yararlı bireyler olmaya, şirketler ve okullar açmaya çağıran telkinlerinin Türkiye'nin modernleşmesine önemli bir
teşvik olduğu muhakkak.
Gülen'in temsil ettiği
sivil toplum hareketi, Anadolu'da son yıllardaki gözlenen sanayileşme için gerekli "sosyal
sermaye"ye (kişiler arasında güvene dayalı ilişkilere) önemli katkıda bulundu. Ekonomide liberal, siyasette demokrat ve dinî değerlere bağlı işadamlarının yükselişinde Gülen'in telkinlerinin payı var. RP'nin AKP'ye dönüşmesinin temel açıklayıcılarından biri de kuşkusuz bu yükseliştir. Gülen hareketinin yurtdışında açtığı (bir kısmını ziyaret ettiğim) okullarda
İngilizce ve
Türkçe öğrenen gençler, ülkelerinin kalkınmasına katkıda bulundukları gibi, Türkiye ile kültürel bağlar örüyor, iktisadi ilişkilerin gelişmesine büyük katkı yapıyor.
Gülen'in dinler arasında diyalog ve karşılıklı anlayışı özendiren yorumu, 11
Eylül sonrası dünyada barışa da önemli bir katkı. Dünya bunun değerini kavramaya başladı. Son yıllarda Batı ülkelerinde Gülen ve hareketi üzerine akademik toplantılar düzenlenmesinin sebebi bu. Bu toplantıların yapılmasında, hareketin kendini tanıtma çabasının elbette payı var. Ancak ilgilenmeye değer olmayan bir şeyle, kimsenin ilgilenmeyeceğinden emin olabilirsiniz.
Dışarıda Gülen ve hareketine duyulan ilginin bir örneği de ABD'nin tanınmış Rice Üniversitesi'nden Dr. Jill Carroll'un kaleme aldığı ve Gülen'in görüşleriyle, bir yanda (bireyin özgürlüğü ve sorumluluğuna vurgu yapan) filozoflar Immanuel Kant, John Stuart Mill ve Jean Paul Sartre, öte yanda (yetişmiş insana ve eğitime vurgu yapan) Platon ve Konfiçyüs'ün düşünceleri arasındaki benzerlikleri konu alan kitabı. Gülen'in anlaşılmasına dikkate değer bir yaklaşımı içeren kitap, "Medeniyetler Diyaloğu: Gülen'in İslami Öğretisi ve Hümanist Söylem" başlığıyla Türkçe olarak da yayımlandı (
Ufuk Kitap, 2007).