Operasyon dalgaları devam ediyor, ama bazı sorular hâlâ cevaplanmış değil.
Öncelikle
Danıştay baskını dışında herhangi bir başka
terör eylemi henüz
davayla ilişkilendirilmiş değil. Yıllardır bu
örgütle bağlantısı olduğundan kuşkulanılan
faili meçhul cinayet ve
bombalama eylemlerinden sadece biri,
Üzeyir Garih cinayeti konusunda
soruşturma yapılıyor.
***
Ergenekon adlı bir örgüt hakkında kamuoyuna çeşitli bilgiler yaklaşık beş yıldır aktarılıyor. Bunların hangilerinin gerçek olduğu hangilerinin dezenformasyon faaliyeti olduğu da belli değil.
Tuncay Güney adlı kişinin herhangi bir örgütsel bağlantısı da ortaya çıkmış değil. Bu kişi halen, “iyi yetiştirildiği” izlenimi verecek şekilde
suçlamalara devam ediyor.
***
Ergenekon örgütü hakkındaki suçlama “
askeri müdahale ortamı yaratmak amacıyla terör eylemlerinde bulunmak”tır. Ve elbette ki böyle büyük bir hedefin ellerine
silah verip birkaç radikal milliyetçi genci sağa sola ateş ettirmekle gerçekleştirilmesi zordur.
Eğer ortada daha kapsamlı planlar varsa, bunlar da hızla iddianamesi hazırlanarak kamuoyunun bilgisine iletilmelidir.
***
“Soruşturmanın gizliliği” ve “yargıyı etkilememe” kuralları
Ergenekon davasının başından beri herkes tarafından çiğneniyor.
Bu kuralları sadece medya değil siyasiler de çiğniyor.
O nedenle de dava sürecinin her aşamasının en şeffaf şekilde yürütülmesi zorunluluğu ortaya çıkmış bulunuyor.
***
Davayla ilgili olarak başından beri yapılan en ciddi uyarı, soruşturmanın “muhalefeti bastırma” görünümü almaması gerektiğidir.
Yapılanın gerçek bir “
temiz eller
operasyonu” olması durumunda geçmişimizin önemli yüklerinden kurtulmamız mümkün olacaktır. Davaya öncelikle bu açıdan bakmalıyız, siyasiler de savcılar da yargıçlar da bu açıdan bakmak durumundadır. O yüzden de hızla her türlü kuşkunun giderilmesi, insanların kafalarındaki bütün soru işaretlerinin kaldırılması gerekiyor.
Bu dava sadece Türk siyaseti için değil Türk yargısı için de önemli bir sınavdır. Türk toplumu hep birlikte bu sınavdan geçebilirse
demokrasi de
sınıf atlayacaktır.