Tanıklık, sanıklık, ihbar, kışkırtıcılık... Günlükler nereye oturursa otursun, faydalı oldu gibime geliyor.
Bir dönem devlet umuru nasıl görülmüş... Bunlardan daha iyi fotoğraf çekilebilir mi?
Paşalarla birkaç gazetecinin devletin ve ülkenin geleceğine dair çok derin kulisleri...
Bunu "Günlükler"in geçen bölümünde gözlemledik.
Tempo 24'ün son yayınında, Mustafa
Balbay ve
İlhan Selçuk'un Cumhurbaşkanı Sezer'in müsade-i şahanelerinde konuştukları şeyleri gözlemliyoruz.
Küçük dilinizi yutmamaya itina ederek okuyacağınız notlar, yine bir dönem devlet umurunun en üst düzeyde nasıl görüldüğünü sergiliyor.
Bir kere günlüklerin bu bölümünden anlıyoruz ki,
İlhan Selçuk, "CB" Sezer'in "İlhan Bey, böyle yazılı randevu başvurularına gerek yok. Siz Ankara'ya gelince haber verin, mutlaka zaman ayırırız" dediği, çok özel bir konuk.
Böyle bir konukla, her şeyi konuşmanız kadar tabii ne olabilir?
Hükümeti, tayinleri,
halkı, MGK'yı,
Baykal'ı,
CHP'yi, Demirel'i, Ana
yasa Mahkemesi'nin geleceğe dönük kurgulanmasını, asker içindeki gelişmeleri...
Sır yok.
Devlet sırrı, yurdum insanı için.
İlhan Selçuk ve Balbay'lar has daireden.
105 dakika... yarım saatlik randevuya 80 dakika. "
Çankaya Köşkü, belki 10'uncu gelişimiz..." böyle bir sıkı - fıkılık...
Bakın Sezer'le ilgili şu notlara:
"Bunlar gidiyor. Halk uyanıyor. Zor olanı bu ama, en kalıcı olanı bu. Ahh, Baykal toparlayamıyor.
Güven veremiyor. Demirel'le olmaz. O ne derse desin ben ülkeden çok kendisini düşündüğü için böyle dediğini düşünürüm.
Bıktım, yoruldum... İnanın seçme hakkım olsa bir gün bile durmam. Ama görev. Şimdi gitsem vatan hainliği gibi bir şey olur. (2001'de mi neydi, köşkte görevli askere sormuş, kaç gün kaldı diye. Söyleyince benim senden çok günüm var, demiş.)
Bu kadar ikiyüzlülük, yalancılık dayanılır gibi değil. Adam yüzüne baka baka yalan söylüyor. İnanın normal hayatta telefonuna çıkmayacağım kişilerle, yani
siyasetçilerle şurada oturmak zorunda kalıyorum...
....
Son Milli
Güvenlik Siyaset Belgesi. İkisi kararlaştırmış. Genelde toplantıdan önce bir 10 dakika konuşuruz. Bu kez onu da yapmadım, doğrudan toplantıya geçecektim, ikisi birlikte geldi, (Erdoğan-Özkök) 'Hazırlık yapamadık, bunu sonraki toplantıya erteleyelim' dediler. Ben de olur dedim. Salona geçince de söyledim. Adam (Vecdi
Gönül) bunu durumu bile bile,
cumhurbaşkanının ertelettiğini söylüyor. Yalan söylüyor. Nasıl başa çıkarsın bunlarla?
...
Anayasa Mahkemesi'ne benden sonrakinin
görev süresi boyunca görev yapacak iki isim arıyorum. Şöyle
genç olsun, biraz uzun görev yapsın istiyorum. Bütün derdim o. Bu gidişle mahkemenin başkanını seçemezler.
Özdemir Özok, aslında olacaktı. Parti üyeliği de sorun değil. Ama o olur mu olmaz, bu olur mu olmaz, siyasi, delege gibi bir listeleme oldu. Sen olur musun dedik, ben parti üyesiyim demedi. Yanı doğru söylemedi. Ondan ben istifasını istedim
...
-CHP, 3 kıytırık affedersin
RTÜK üyeliğine
işbirliği yaptı.
-Bundan sonraki
iktidar tek maddelik bir yasa çıkarmalı AKP döneminde yapılan bütün atamalar iptal edilmiştir.
...
Hükümet: ben gerekli uyarıyı yapıyorum. Ama bakıyorum yetersiz kalıyor. Bakanlar geldiğinde tek tek konuşuyoruz yine öyle.
...
-Yaptıkları rejimi tehlikeye sokuyor. Bunu söylüyor musunuz?
-Söylüyorum ama, anlamıyorlar.
-Anlayacakları şekilde söylemeli belki...
-Evet gerekirse daha uygun dille söylenebilir. İşte bu dönemi en az hasarla atlatmak lazım. En önemlisi bu bence. Çok zarar vermekte oldukları kesin. Ama bunları biçtiniz mi alttan daha güçlü geliyorlar. Geçmişte de böyle oldu.
....
ANS- Benim yapabileceğim bir şey varsa, söyleyin..
İS- Yok, siz en üst katlarda bir kişi olarak gelişmeleri izliyorsunuz, izleyin yeter. Sizi bilgilendirmeye geldik
...
(Ben araya girip '29 Ekim'de Kızılay'da toplanılsa, siz de katılsanız diyorlar' dedim) güldü 'Olabilir' dedi...
...
Eğer görev uzatımı gibi bir şey olursa benim ne diyeceğimi biliyorlar. Böyle bir durumda ordu altüst olur.
Yaşar olmazsa yerine gelen bunların adamıymış gibi muamele görür.
Hilmi CB olursa ordu daha da karışır."
...
Günlükler böyle gidiyor. Diyaloglardan, Cumhurbaşkanı ile
Başbakan, bakanlar ya da komutanlar arasında mevcut bulunmayan mahrem ilişkinin özel konuklarla gerçekleştiğini rahatlıkla anlayabiliyorsunuz.
Günlüklerde, Sezer adına en müspet şey, "Ben seçimi istemiyorum. Herkes Ampul Partisi'ne çalışıyor. Böyle şey olur mu? Bu parlamento ülkeye faşizmi getirir" diyerek, kadim çizgisinden milim sapmayan İlhan Selçuk karşısında 10'uncu Cumhurbaşkanının, "Her şeye rağmen parlamenter sistemden umut kesmemek gerek. O güvendiğiniz yerlere de güvenmeyin. Toplumdan çıkmalı her şey" sözüyle
fren vazifesi ifa etmesi...
Son söz: Balbay'ın yeni tanıklıklarını merakla bekleyeceğiz.