PKK SORUNUNDA YENİ BİR EŞİKTE MİYİZ?-3

Kalıcı barış için PKK ve Karayılan’a dört somut öneri


Herkesin Kürt sorununda yeni bir döneme girildiğini düşündüğü bir dönemde Türkiye’nin en önde gelen gazetecilerinden biri ayağına kadar geliyor. Kendisiyle dört saat boyunca görüşüyor ve Türk kamuoyunu heyecanlandıracak, ümitlendirecek, rahatlatacak hiç ama hiçbir şey söylemiyor. Evet PKK lideri Murat Karayılan’ın Milliyet’ten Hasan Cemal’e verdiği mülakatta yeni bir şey söylemediği, hiçbir umut verici açılım yapmadığında ısrarlıyım. Buna rağmen mülakat çok geniş bir ilgi gördü, hatta PKK sorunu ve dolayısıyla Kürt sorununda yeni bir eşiğe gelinmiş olduğunun işareti olarak nitelendi. Bu tür yorumları yapanlarla aramdaki en büyük farkı şöyle tanımlayabilirim: Onların büyük çoğunluğu PKK’yı bir “nesne”, bir “figüran” olarak görürken ben örgütü, dış etkilere açık olmakla birlikte kendi bağımsız gündemine göre hareket eden bir “özne” olarak kabul ediyorum. Onlar PKK ve Kürt sorunlarının çözümlerinin esas olarak Ankara, Washington ve Erbil arasındaki birtakım pazarlıklardan geçtiğini düşünürken ben çözümün Türkiye içinde olduğuna ve bu sürece bir şekilde muhakkak PKK’nın da katılması gerektiğine inanıyorum. Diğer bir deyişle Karayılan mülakatını abartarak önemseyenler aslında PKK’yı, kendi başına hareket yeteneği olmayan, onun bunun kullandığı bir güç (nesne) olarak sunuyorlar. Onlara göre PKK’lıların “artık değiştik, makul bir noktaya geldik” demeleri yeterli. Benim gibi düşünenlerse PKK’nın bunun çok ötesine gitmesini, çözüm konusunda samimi olduklarını Türk kamuoyuna kanıtlayacak somut adımlar atmasını bekliyoruz. Dün de yazdığım gibi burada kilit adım “kayıtsız şartsız silah bırakma”dır. Bunun hemen gerçekleşmesinin mümkün olmadığı ortada ancak Karayılan gidişlerinin bu yöne doğru olduğunu açık bir şekilde gösterecek bazı mesajlar verebilirdi. Bunu yapmadığı gibi, her an en şiddetli şekliyle çatışmaların yeniden başlayabileceğini ve buna hazır olduklarını söyledi. Böyle yapmakla da çok önemli bir fırsatı tepmiş oldu. Peki kalıcı bir çözümde samimi olduklarını kanıtlama noktasında Karayılan somut olarak ne söyleyebilirdi? Sanılanın aksine PKK bu noktada çok şey yapabilir. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz: 1 PKK kent merkezlerindeki patlayıcı ve diğer mühimmatı bir an önce teslim veya imha etmeli: Silahlı mücadeleye sadece “meşru müdafaa” için başvurduğunu söyleyen ve sivillere yönelik eylemleri “terörizm” olarak niteleyen bir örgüt aynı zamanda büyük kentlerde tonlarca patlayıcı bulunduruyor. Bu tür mühimmatı, medyayı da haberdar ederek teslim etmesi kamuoyunda PKK’nın samimiyeti hakkındaki kuşkuları bir ölçüde dağıtabilir. Örgüt bugüne kadar büyük kentlerde ya kendisi bombalı saldırı düzenledi ya da bazı taşeronlarına düzenletti. Bu arada PKK veya taşeronlarına atfedilmekle birlikte bunlar tarafından üstlenmeyen katliamlara da (Güngören gibi) tanık olduk. Örgütün büyük kentlerde patlayıcılara veda etmesi bazı karanlık odakların manevra alanını daraltacağı için de ayrıca olumlu bir gelişme olacaktır. 2 PKK bundan böyle taşeron kullanmayacağını deklare etmeli: Büyük kentlerde kanlı terör eylemlerine imza atan Kürdistan Özgürlük Şahinleri’nin (TAK), doğrudan Karayılan’a bağlı yan bir örgütlenme olduğu söyleniyor. Bu iddia doğru olmayabilir ancak TAK’ın PKK’nın taşeronu olarak işlev gördüğü ve buna benzer başka yapıların da olduğu ya da olabileceği ortada. (Bu noktada “Devrimci Karargah” gibi bazı radikal Türk solu örgütlerinin, tümüyle PKK’nın denetiminde ve onun çıkarları için faaliyet gösterdiklerini de akılda tutalım) “Meşru müdafaa” ile hiçbir ilgisi olmayan büyük şehirlerdeki terör eylemleri, Türk-Kürt çatışmasını ateşleme potansiyeli taşıdıkları için ciddi birer risk kaynağı. Bu nedenle PKK’nın her türden taşeronlaştırmaya son verdiğini açıklaması iç barışa çok ciddi katkıda bulunacaktır. 3 Mayınlı saldırılara son verip döşenmiş mayınların haritaları verilmeli: Son dönemde çok derin yaralar açan mayınlı saldırıların da “meşru müdafaa” ile hiçbir ilgisi olmadığı açık. PKK’nın bu tür saldırılara son vermesi ve yapmış oldukları mayınlamaların temizlenmesine yardımcı olmaları, “silahların susması” için çok isabetli bir başlangıç olacaktır. 4 Ülke içindeki militanlar kademeli bir şekilde sınır dışına çekilmeli: Abdullah Öcalan, yakalanmasının ardından PKK militanlarının ülke dışına taşınmasını gerçekleştirebilmişti. O tarihte devletin tüm kanatları böyle bir çekilmeden memnun olmadığı için örgüt ciddi kayıplar da vermişti. Ama bugünün şartlarında PKK’nın güçlerini çekeceğini ilan etmesi durumunda bunun daha sakin ve olaysız bir şekilde tamamlanabileceğini öngörebiliriz. 1999’da Öcalan bu operasyonu kesinlikle kendini kurtarmak için değil “kalıcı barış” için yaptığını belirtmişti. Bugün de barış için bir fırsat yakalanmış olduğu tespiti doğruysa, PKK bu türden adımları pekala atabilecek durumdadır. Eğer Karayılan bir yandan “silahlar sussun” diye tekrarlayıp diğer yandan “her türlü savaş durumuna hazırız” diye tehdit etmek yerine bu tür bazı somut vaatler dile getirmiş olsaydı Türkiye ileriye daha umutla bakabilirdi. PKK bunu yapabilir, yapmalı.
<< Önceki Haber PKK SORUNUNDA YENİ BİR EŞİKTE MİYİZ?-3 Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER