İLHAN ABİNİZE SORUN

Ben diyorum ki:


Bir fikrin varsa söyle, neye hangi gerekçelerle itiraz ettiğini dillendir, ola ki bu tartışmadan bir sonuç istihsal ederiz. Sen diyorsun ki: İkinci cumhuriyetçi, Soroşçu, hain, satılmış, bilmem ne çocuğu... Ben diyorum ki: Senin ‘çağdaşlık’ ve ‘ilericilik’ dediğin şey küfretme imtiyazı mıdır? Anlayamadığı, nüfuz edemediği, çözemediği konularda içgüdüsel tepkiler vermek midir? Sen diyorsun ki: Biz Ahrarcılarla bu üslupla konuşuruz. İşte efkár... İşte efkárın müsademesi... Hadi gel de buradan ‘barika-i hakikat’e ulaş, ulaşabilirsen... Eskiden (özellikle Maocu cenahından gelen) ‘Ahrarcı’ suçlamalarını ciddiye alır, durumun öyle olmadığını anlatmaya çalışırdım. Kaç zamandır bunu lüzumsuz addediyorum... Prens Sabahattin’i sevmediğim, Osmanlı modernleşmesinin dolaylı bir sonucu olan Ahrarcılığı pek de kabule şayan bulmadığım halde. Fakat, kendilerine ‘Türk solu’ adını veren ‘salimler’imizin temsil ettiği ve sonunda Ergenekonculuğa varan siyasi çizgiyi (kadim ve kurumsal İttihatçılığı da) kabule şayan bulmuyorum. Hele, salimlerimizin ‘Ahrar Fırkası’ ve Prens Sabahattin’le ilgili değerlendirmelerini hiç ciddiye almıyorum. Nasıl bir entelektüel kısır döngüdür bilmem, bir asra yakındır aynı konuları tartışıyoruz... ‘Düşünce ve inanç özgürlüğü’nü savunuyorsanız, teşebbüs hürriyeti ve demokrasinin olmazsa olmaz koşulu sayılan ‘yerinde yönetim’e fitseniz, hele ‘Ergenekon’ türünden oluşumlara kafadan karşıysanız, ‘Ahrarcı’ suçlamasını peşinen kabullenmek durumundasınız. Söylemesi ayıptır, ben de ‘teşebbüs-i şahsi’ ve ‘adem-i merkeziyet’ fikrini savunuyorum. Üstelik, özgürlüklerden yanayım. Bu mantığa göre ben de bir Ahrarcıyım. Olayım, ne çıkar... Halkın seçtiklerine silah doğrultmaktan, halkın seçtiklerine silah doğrultanları ‘yalamaktan’ yeğdir. Hayır, ‘ilerici tarihçi’ Tarık Zafer Tunaya, Ahrar Fırkası’nın ‘gerici bir parti’, Prens Sabahattin’in de hem ‘İngiliz işbirlikçisi’, hem de 31 Mart’taki ‘irticai ayaklanma’nın mimarı olduğunu yazıyormuş. Öyle miymiş? Peki, ilerici Hareket Ordusu’nun Alman kurmaylarının dümen suyunda olduğunu yazan (‘31 Mart’ta Yabancı Parmağı’), ‘hareket’i yöneten Mahmut Şevket Paşa’nın Alman makamlarına ‘Hareket Ordusu görevini başarıyla tamamlamıştır’ mealinde bir telgraf çektiğini faş eden kimmiş? En az Tarık Zafer Tunaya kadar kutsadığınız Doğan Avcıoğlu değil mi? Doğan Avcıoğlu’nun kim olduğunu İlhan abinize sorun. İlhan abinizin kim olduğunu da, Hasan Cemal’e sorun. Gerici Ahrar Fırkası ne yapmıştı, biliyor musunuz? Parlamentonun kapatılmasına karşı çıkmıştı. İlerici Hareket Ordusu ise, hem ‘darbe’ yapmış, hem de ‘alışkanlık üzere’ parlamentoyu kapatmıştı. Hep yapageldiği gibi... Ahrarcı suçlamalarının ‘parlamentarizm’e karşı militarizmi, ‘temsil mekanizması’na karşı korporatizmi yüceltenlerden gelmesi beni şaşırtmıyor artık... İttihatçı dediğimizde bozuluyorlar. Sanki savundukları, İttihat-Terakki’nin ‘komitacı’ ve ‘çeteci’ ruhundan başka bir şeymiş gibi. İşin hazin tarafı şu: 100 sene önceki Ahrar Fırkası’ndan daha ‘geri’ düşünüyorlar. Demokrasiyi anlama, kavrama, moda tabirle ‘içselleştirme’ konusunda Prens Sabahattin’in ve Osmanlı entelijansiyasının fersah fersah gerisindeler. Bir de kendilerini ‘ilerici’ diye taltif ediyorlar. Hiç utanmıyorlar da. İttihatçı azgınlık Osmanlı’nın sonunu getirmişti. Ergenekoncu azgınlık da, korkarım, çiçeği burnunda Türkiye Cumhuriyeti’nin sonunu hazırlayacak...
<< Önceki Haber İLHAN ABİNİZE SORUN Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER