Bunu, o grubun sözcüsü olan Necmettin Karaduman, Zaman'dan Ahmet Dönmez'e açıkladı.
Operasyona "DP liderliğinin ele geçirilmesi operasyonu" adı verilmiş.
Karaduman'ın verdiği bilgiye göre, planın içinde "merkez sağdaki boşluğu oldurma" niyeti varmış. Plana göre
Cindoruk'tan sonraki adam da, Prof. Dr.
Süheyl Batum olacakmış.
Karaduman eski ANAP'lı. O dönem,
Meclis başkanlığı bile yaptı. Sonraki ayrışmada, ANAP'ın "liberal kanadı" içinde yer aldı.
Bizde tabii ki, "liberal kanat" deyince ortaya dört başı mamur ve her "liberal"i kapsayan bir tanımlama çıkmaz.
Özal'ın bir araya getirdiği "Dört eğilim"den biri olan liberal kanat da gerçekten liberal kanat mıydı, tartışılabilir.
Ama, diyelim, dört kanattan diğer üçünü oluşturan, muhafazakar, milliyetçi, solcu cenahtan farklı olduklarını söylemek mümkün.
Şimdi ANAP'taki o liberal kanatla,
Demirel'in yönlendirdiği simalar "merkez sağ" diye bir araya geliyor ve alternatif oluşturmaya niyetleniyorlar.
Benim tartışacağım konu şu:
-Acaba buradan bir alternatif çıkar mı?
Benim peşin cevabım şu:
-Bu misyonla alternatif olamazlar.
Gerekçe olarak da şunu söylerim:
-Çünkü bu çizginin, etkin bir
toplumsal karşılığı mevcut değil.
Önce şunları bir sıralayayım:
DP'nin toplumsal karşılığı vardı. Çünkü
CHP karşıtıydı ve CHP karşıtı olmak, belki de, Aydın
Menderes'in ifadesiyle söylersek, "Ezanın Bilal-i Habeşi'nin okuduğu gibi okunması" icraatıyla sembolize olmuştu. Bu icraat da, rahmetli Menderes ismiyle bütünleşmişti. DP'nin sürükleyici ismi, hiç şüphesiz Menderes'tir. Diğer ifadeyle
Celal Bayar değildir.
AP'nin toplumsal karşılığı vardı. Çünkü 27
Mayıs ve onunla bütünleşen CHP karşıtı idi, orada da, Demirel, toplum önüne "Nurlu Süleyman" ya da "İslamköylü Süleyman" siması ile sunularak sembolleştirilmişti. Bu sembolleştirmede CHP'nin "Demirel irticanın üç ayağından biri" yaftalamasının, karşıt bir motivasyon etkisi yaptığı açıktır.
ANAP'ın bir toplumsal karşılığı vardı. Orada, Özal'ın hem
dindar kişiliği hem de, bu dindar kişiliğin etrafında sağladığı
açılım önemli etken oldu.
ANAP'ın Özal'lı yıllarında, Demirel çizgisinin bir "toplumsal karşılık aşınması" olarak gerilemesi dikkat çekicidir.
Özal'dan sonra,
Semra Özal -
Mesut Yılmaz operasyonu ile ANAP'ın yaşadığı çizgi kaymasının, orada da toplumsal karşılık aşınmasına yol açması yine dikkat çekicidir.
Refah çizgisinin bir toplumsal karşılığı vardı. Bu çizgi, 1969'lardan itibaren yükselen bir trendi sergiler. Ancak,
sistemin derin kuşatması ve liderliğin, daha geniş kitleleri kucaklayacak bir söylem ve duruş geliştirememesi,
tayin edici bir vakum oluşmasına imkan vermemiştir. Bir de, sistem kuşatmasının, bu hareketi er - geç engelleyeceği kaygısı, toplum akışını, "Evdeki bulgurdan olmama" psikolojisine yönlendirmiştir.
Ve
AK Parti... Onun da toplumsal bir karşılığı olduğu yaşayarak görülüyor.
Refah çizgisi içinden çıkıp, söylem ve duruş olarak kuşatmayı aşıp,
iktidar olmuştur.
Tayyip Erdoğan'ın toplumla çok içten bir
buluşma gerçekleştirdiği açıktır. Onun liderliğini bütünleyen isimler olarak Gül ve Arınç da bir toplumsal karşılık oluşturuyor.
Buradaki ana motifin de, toplumun moral değerleriyle bütünleşmek olduğu söylenebilir.
Tek Parti döneminin sağladığı imkanlarla CHP de bir toplumsal karşılık üretmiştir, şimdilerde DTP de, bir toplumsal karşılık taşıyor. Ama her iki çizgi, iktidar imkanı verecek bir toplumsal karşılığa sahip değil.
Şimdi, bu sürece bakıldığında, Özal'ın adını koyduğu, hangi koordinatları taşıdıklarını tayinde zorlandığımız, dört eğilimden biri olan "liberal çevre"nin toplumsal karşılığı nedir sorusu, kolay cevaplanamıyor.
Elektriğin Anadolu'da yeni yeni yaygınlaştığı bir dönemde, bir okulda "
Elektrik nedir?" sorusuna öğrenci "Ne idüğü bilinmez, ettiğinden bellidir" cevabını vermiş.
Kapsayıcı bir tarifte zorlansak, aralarında büyük farklar bulunduğunu bilsek de, "ettiğinden belli" bir grup olduğu muhakkak.
Benim en ciddiye aldığım Cem Boyner'in Yeni Demokrasi Hareketi ve sonra Liberal
Demokrat Parti hareketi, etkin kadrolarına rağmen bile toplumsal bir karşılık bulamadı.
Demirel, Cindoruk, Mesut Yılmaz, Karaduman, sonrasında Süheyl Batum vs...
Bu hareket, 28
Şubat süreci ile kol kola girerek, belki de toplumla en önemli
iletişim alanını kaybetmiştir. Bu, tam bir misyon kaybıdır. Bu kendi kitlesinden kopmak ve öteki cenahta rol üstlenmektir. Bu niteliğiyle hareket, liberal düşünce çevrelerinden bile ayrışmıştır.
Kaldı ki, öteki cenahın patronu CHP'dir.
CHP'nin yüzde 20 civarında dolaşan toplumsal zeminine yönelik mesajlarla, alternatif mi oluşturulur, yoksa, CHP'nin kötü bir kopyası mı olunur, yaşayan görecektir.