‘Al sana fikir yazısı...’ Sonunda bir de ‘puşt’ vardı yanlış hatırlamıyorsam.
Ben bu hakkımı saklı tutuyorum.
İsmim
Özdemir İnce değil ki, önüme gelene ‘kuş beyinli’, ‘ahmak’, ‘snop’, ‘iğrenç yaratık’ diye saydırayım.
İsmim
Ahmet Hakan Coşkun değil ki coşup durayım, cam çerçeve indirdikten sonra kirişi kıran mahalle psikopatı gibi sütre gerisinden ‘müptezel’, ‘alçak’, ‘şerefsiz’ diye ünleyeyim.
İsmim Yılmaz Özdil değil ki, milletin kıçına
hortum bağlayıp ‘geh geh geh’ sırıtayım.
İsmim
Ertuğrul Özkök değil ki, ‘kişileri aşağılayan lakap ve açıklamaların
gazete sayfalarında yer bulmasından müthiş rahatsızlık duyuyorum’ dedikten sonra, muarızlarımı ‘azgın
azınlık’, ‘yaygaracı’, ‘despot’, ‘Keşanlı Galileo’ diye aşağılayayım...
İsmim
Bekir Coşkun değil ki, ‘seçme hakkını’ kullanan vatandaşı ‘göbeğini kaşıyan adam’ diye muaheze edeyim.
Şeyhim ‘puşt’ diyebilir.
Ona yakışıyor.
Onun çapında ve küfvünde olun, size de yakışsın.
Dikkat ettiyseniz, örneklemede ismi geçen beş kıymetli fikir adamı da
Hürriyet gazetesinde yazıyor. Beşi de ‘demokratmış gibi’ yapmakta son derece mahir... Beşinin de ‘
Türkiye Türklerindir’ lejandından hiçbir rahatsızlığı yok.
Bir de, durduk yerde ‘yayın ilkesi’ deklare edip, ‘edepli olacağız, kimseye lakap takmayacağız, edepli olmazsak ağzımıza biber sürün’ diye kendilerini yükümlülük altına sokmuyorlar mı?
Beşiyle de meselemiz var...
Neyse, arada sırada fakiri ziyaret edip, Hürriyet gazetesi yazarları ağzıyla, ‘Ne ona buna sataşıyorsun ulan, biraz da fikir yazısı yazsana’ diyen
Ergenekon tosunları için tasarladığım fikir yazısına dönmek istiyorum.
Buyurun sizi şöyle alalım:
Ergenekon diye bir şey yoktur. O
belge sahtedir.
Dursun Çiçek diye biri hiçbir zaman varolmamıştır.
Bugün Türkiye’de bir ‘karşıdevrim süreci’ yaşanmaktadır. Bizleri bu sürece karşı tetik ve müteyakkız olmaya çağıran Emre Kongar ve
Zülfü Livaneli ağabeylerimiz sonuna kadar haklıdır.
Ruhat Mengi çok büyük bir gazetecidir.
Fazıl Say dünyanın en büyük sanatçısıdır ve Glenn Gould onu
taklit etmektedir.
İlhan Selçuk darbeci değildir.
Tuncay Özkan pisi pisine içeride yatmaktadır.
Zekeriya Öz kötü savcıdır.
Ömer Faruk
Eminağaoğlu iyi savcıdır ve sadece hukuk hassasiyetiyle hareket etmektedir.
Halk aptaldır. Başıboş bırakılmamalıdır.
Başıboş bırakıldığında ya davulcuya varmaktadır, ya zurnacıya...
Devrimciler, karşıdevrim tehlikesine karşı
CHP etrafında kümelenmelidir. Deniz
Baykal Başbakan olmalıdır.
Ekonomi konuşmak çok tehlikelidir. Ekonomiyi öne çıkaranlar laikliğimizi gündemden düşürmüşlerdir.
Bu nedenle eğitim şarttır.
Eğitilmiş
halk, dolayısıyla ‘çağdaşlığı’ isteyeceği için, otomatikman CHP’yi iktidara taşıyacak, ‘
serbest piyasa’ ve ‘
demokrasi’ gibi yanıltıcı kavramlar üzerinden yükselen ‘karşıdevrim süreci’ sona erecektir.
Bazı darbeler iyidir, bazı darbeler kötüdür.
Tarık Akan’ın babasının sevdiği 38, 60 ve 97 darbeleri iyidir.
Tarık Akan’ın babasının sevmediği ve ‘Bu bizim darbemiz değil Tarık oğlum’ dediği 71 ve 80 darbeleri kötüdür. 80 darbesi, 27
Mayıs’ı ‘milli bayramlar listesi’nden çıkardığı için ayrıca kötüdür.
Bugün geldiğimiz noktada bir ‘iyi darbe’ daha şarttır.
İşte size ‘özlediğiniz’ ve fakirin kaleminden okumaya can attığınız ‘derinlik’te, dört dörtlük, şahane ve de ‘enfes’ bir fikir yazısı.
Oldu mu?
Olduysa paçamdan düşün de, işime gücüme bakayım artık.