Kehanette bulunmadan iki
senaryo yazacağım. Tamamen hayali değil, bulguları gözeten iki senaryo.
Ali Eşref Turan, “
Türkiye’de Seçmen Davranışları” adlı kitabında, AKP lideri Erdoğan’ın 2002’de “
seçimlere giderken yumuşak ve uzlaşmacı” bir dil kullandığını yazıyor; gerçekten öyleydi. Ama bu seçimlerde tam tersi;
öfkeli, kavgacı bir Erdoğan var...
Başka bir veri: Bu seçimlerde “irtica ve
laiklik” kavgası yok.
CHP bile asırlık söylemini bıraktı!
Temel konular
kriz, işsizlik ve yolsuzluk... Bunlar AKP’ye oy vermekte olan “kenar”daki geniş
halk kitlelerini bir
iktidar partisinden kolayca koparabilecek konulardır.
Bu tür verileri göz önünde tutarak iki senaryo düşünüyorum:
Kötü senaryo
Fareed Zakaria’nın “İlliberal Demokrasi” dediği
sistem; yani liberal olmayan
demokrasi! Seçimle gelen ama otoriter! Zakaria’nın verdiği örnekler Yeltsin, Putin,
Chavez,
Aliyev gibi isimlerdir. Bu listeye Peron’ları da eklemek lazım. Muhalefet vardır ama etkisizdir.
Özgürlükler vardır ama iktidarı rahatsız edecek boyutlarda eleştirel olarak kullanılması fiilen risklidir!
Özerk olması gereken devlet kurumları, meslek ve
sivil toplum kuruluşları merkezi
kontrol altındadır, medya hizaya getirilmiştir...
Fareed Zakaria, “Putin bunları yaparken
seçmenlerin dileklerini yerine getiriyordu” diye yazar. Bu yönüyle “demokratik”tir ama özgürlükçü olmadığı için “illiberal”dir. “Liberal demokrasi” değildir, popülist demokrasi, otoriter demokrasi falandır...
Kötü senaryoda seçimlerden başarıyla çıkan Erdoğan’ın özgüveni güçlenir, öfke ve hırsla doludizgin “illiberal demokrasi”ye yönelir!
Ve çok kötü olur.
Türkiye 25 yıllık yüzeysel bir demokrasi değildir. Dünyaya açıklığıyla, demokratik kurumların tarihsel derinliğiyle, toplumsal ve entelektüel çeşitliliğiyle Türkiye bu daracık ayakkabıyı giyemez. Rahatsızlık fevkalade artar,
ülkeyi yönetmek çok zorlaşır. Buna krizin ağırlaşacak etkileri de eklenir... AKP iktidarı hızla erime sürecine girer...
Bu arada olan ülkeye ve hepimize olur.
İyi senaryo
AKP’de Erdoğan’ın 2012’de
cumhurbaşkanı olmak istediği yolunda söylentiler var.
Eğer öyleyse “illiberal demokrasi”ye yönelmek bunu kolaylaştırmaz, aksine, yaratacağı sorunlarla bunu imkânsızlaştırır!
İster bunu görerek, ister “illiberal demokrasi”nin yaratacağı büyük sorunları öngörerek, Erdoğan seçimlerden sonra sağduyuya, ‘liberal demokrasi’ye yönelir; 2002’deki gibi.
Bu da iyi senaryo...
Seçimlerde artacak “özgüven” bu senaryoda onu rahatlatır, gerilimleri daha da artıracak kavgalardan sakınır. Kafayı ekonomiye takar; toplumsal ve siyasi tansiyonu düşürür, ‘
ekonomik seferberlik’ ruhu yaratmaya çalışır.
Geçmiş seçim gecelerinde “seçim başarısı”nın rahatlığıyla gerçekten güzel konuşmalar yapmıştı ya... Bu defa öyle kısa süreli değil, kalıcı ve uygulamalı olarak o yöne gider.
Kendisi için de ülke için de iyisi budur.
Ekonomi için de demokrasi için de iyisi budur.
Bu iyi senaryonun bir ayağı daha olmalı: Batılı anlamda sosyal demokrat bir kitle partisine dönüşmek için CHP’de Ecevit’in “Orta Solu”na benzer bir iç dinamizmin harekete geçmesi...
Birinci senaryo kâbus, ikinci senaryo
ümit...