Normal zamanlarda ve bütün medyanın üzerine düşeni yapması halinde, her biri başlı başına Türkiye'yi sarsacak haberler patlıyor. Size sadece geçen haftaya ait olanları kısaca özetleyeyim:
Çiller'in başbakan, Deniz Baykal'ın başbakan yardımcısı olduğu 52. hükümetin insan haklarından sorumlu
Devlet Bakanı Adnan Ekmen konuştu: "13 yıl önce Şırnak'ın
Güçlükonak ilçesinde 11 köylünün önce kurşunlanıp sonra yakılarak öldürülmesi olayını
PKK yapmadı. Dosya,
Ergenekon soruşturmasına dâhil edilmeli. Ben de ifade vermek istiyorum."
12
Şubat 1999'da Magazin
Gazetecileri Derneği'nin
ödül gecesinde
Ahmet Kaya; "Önümüzdeki kasette
Kürt asıllı olduğum için
Kürtçe bir
şarkı yapıyorum..." sözleri yüzünden
linç edilmek istenmişti.
Ahmet Kaya'nın eşi
Gülten Kaya, üç gün önce Habertürk'te Balçiçek Pamir'e konuştu: "Bir kadın gazeteci 'sünnetsiz p...k' diye bağırıyordu. Çıldırmış vaziyette idiler. Canımızı zor kurtardık.
Hürriyet gazetesi, ertesi gün "Ayıp ettin gözüm" diye
manşet attı. 1993 yılında bir konserde
Kürdistan haritası önünde Ahmet Kaya'yı gösteren bir de fotoğraf yayınladı. Hemen pasaportlarımıza baktık. 1993 yılında yurtdışına hiç çıkmamışız. Üstelik Hürriyet, 1994'te Ahmet'e, Altın
Kelebek ödülü vermişti. Böyle bir konser olsaydı, yılın sanatçısı ödülü verirler miydi? Hem 1999 yılına kadar o fotoğraf neden bekletilmişti? İşte o zaman düşündük; düğmeye basılmıştı..." (Neden düğmeye hep Hürriyet basıyor? Sahte andıçlar üzerine niye Hürriyet'in başyazarı, kendi arkadaşları için "İçimizdeki hainleri tanıyalım" diye yazıyor? H.G.)
Taraf Gazetesi'nin haberine göre, internette yürütülen
psikolojik savaşın başrolündeki kişinin, Ergenekon
tutuklusu
emekli Yüzbaşı Ataman Yıldırım olduğu ortaya çıktı. Terör, irtica,
Ermeni sorunu, PKK konularında 35 sitede tam bir iç harp kışkırtıcılığı yapılıyor.
ETÖ
davasından tutuklu
sanık emekli
Tuğgeneral Levent Ersöz'ün,
mahkemede şok açıklamalar yaptığı öğrenildi.
Medya patronları Mehmet
Emin Karamehmet, Cem
Uzan ve
Bedrettin Dalan ile Emin Şirin'in kendisini makamında ziyarete geldiklerini ve onlarla yaptığı konuşmaları kayda aldığını söyledi. "
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay'ı, 'Genç subaylar rahatsız' başlığı ile yaptığı haberden dolayı, komutanımızın takdirlerini iletmek üzere çağırdım.
YARSAV Başkanı ile de yemek yedik." dedi.
Gazeteci
Nuray Başaran, atv'ye konuştu: "Jandarma istihbaratı beni ve 13 yaşımdaki kızımı takip ettirdi. Levent Ersöz'e gittim. '
Tuncay Özkan, bizim iyi arkadaşımızdır,
Çukurova Medya Grubu'nun başından gitmesini istemiyoruz.' dedi. Ben de, 'Yanlış yapıyorsunuz,
Tuncay Özkan,
Kanal D'den çaldığı arşivi, Çukurova Grubu'na 500 bin dolara satmış ve kirli ilişkileri olan biridir.' dedim."
Şimdi yeniden soralım:
Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ) davası, neden asrın davasıdır? Çünkü bu dava, göz bağcılığı ile uyutulan, aldatılan bir ülkenin, ayağına vurulan prangalardan kurtulma davasıdır. Demokrasi denmesine rağmen, bir ülkenin bürokratik
vesayet altında tutulmasının artık sonuna geliniyor. Asırlık ezberlerin bozulması söz konusu...
Henüz toplumun yarısı, sürdürülen mücadelenin ne kadar hayatî olduğunun farkında değil. Çünkü önemli medya grupları, hakikatin öğrenilmemesi için olağanüstü gayret sarf ediyor.
ETÖ davası, perde gerisinde muazzam karşılıklı hamlelerle ilerliyor. Davayı sonuçsuz bırakmak isteyenler her yolu deniyorlar.
Yargı, barolar, medya, Encümen-i Daniş, MİT, Emniyet ve Silahlı Kuvvetler bu davanın tam neresinde hâlâ anlaşılamıyor. GATA'nın üzerinde derin bir şüphe
bulutu var. "Falan mahkeme bizden" deniyor. YARSAV, cepheye sürülmüş gibi. Devlet içinde fakat hukuk dışındaki yapıların sökülüp atılmasını engelleme adına, kurumlar içerisinde müthiş bir direnç var. Psikolojik savaşın bütün taktikleri deneniyor.
Ancak, iyi biliniz ki; medya,
bürokrasi,
iş dünyası,
terör örgütleri arasındaki ilişkiler, eninde sonunda gün yüzüne çıkacak. Sakın ümitsizliğe kapılmayın, Ergenekon'un üstü örtülemez...