İstanbul'da durum sakin. İzmir'de bir hareketlenme gözlenmiyor,
Elazığ açık ve az bulutlu,
Edirne sessiz,
Diyarbakır zaten kendi derdinde.
Böyle olaylar ille Ankara'yı karıştırırlar.
Çünkü orası ayrı bir
gezegen, Türkiye'nin diğer illeri başka bir galaksidir.
Fakat, hükümeti yıkmak için oraları da karıştırmak şarttır! Yalnızca Ankara'yı bulandırmakla yetinilmemelidir.
Çünkü, "bize koklatmayan" bu hükümetten bir an önce kurtulmamız gerekmektedir arkadaşlar! Sırada bekleyen inşaat projelerimiz vardır. Yarın canımız çekse, mukavva fabrikası ya da
tavuk çiftliği kurmak istesek, bize kim
destek olacaktır?
Halka güvenilmez,
halk oyunu gene ona verecektir. Seçimden umut yok. Zaten halk cahildir. Eğitim şarttır. Önce halk eğitilecek, demokrasiye ondan sonra geçilecekti, Milli Şef aculluk etti... Eğitilmiş halk oyunu elbette bürokrasiye yağdıracak, mesele kalmayacaktı...
"İyi sıhhatte olsunlar" ın da elleri kolları Washington'dan ve Brüksel'den bağlıdır.
Bir umut bağımsız ve son derece tarafsız yargıdadır ama işi sağlama almak da şarttır.
Acaba bir "Turkish Watergate" yaratmayı denesek?
Fakat burası
Amerika değildir. Orada Bob Woodward ve Carl Bernstein gibi gazeteciler var ama bizde de alt tarafı Mustafa
Necati...
En iyisi,
Ergenekon'un da yardımıyla, "umum dinleme faaliyetine" kara çalacak bir skandal patlatmak, ki, şaibe doğsun; "haybeden" dinlemeleri ortaya döküp "asıl" dinlemeyi gözden düşürelim: Bunlar ciddi olmayan işlerle uğraşıyorlar, otu botu dinliyorlar, demek ki Ergenekon diye bir
örgüt de yok, bunların uydurması!
Fakat yutmayan yutmayacak olduğuna göre, halkın daha büyük çoğunluğunu tedirgin etmek şart.
O zaman yazalım bakalım:
"Gelinen noktada telefonunun ya da odasının dinlenmediğini düşünen
Türk vatandaşı galiba kalmamış gibidir." (Galibayı unutmayalım ki gerektiği zaman kıvırabilelim.)
"Herkes tedirginlik içindedir." (Değildir ama edelim.)
"Pek çok vatandaş, telefonda konuşurken kayıtta olduğu korkusuyla iki kez düşünüyor." (Düşünmüyor ama düşünsün hergele!)
Evet, belki de birtakım karanlık güçler Bakkal Mehmet Efendi'nin telefonla aldığı Tursil, Diet Cola, Selpak, Yumoş ve Gökbayrak
Pirinç siparişlerini dikkatle izlemektedirler. Ayten Hanım'ın eltisinin kızı Birsen'in düğününde giyeceği ayakkabıyı Karakaş'tan mı yoksa Hotiç'ten mi alacağını ablası Hatice'yle tartışması, devlet güvenliği açısından ciddi sorunlar doğurabileceğinden, yakından takip edilmektedir. Tike'ye söylenen her bir Ali Nazik, Baba Gannuş, Gavurdağı, ayrıca humus ve mütebbel tabağında ayrı bir suç unsuru yatmaktadır. Ali'nin Ayşe'ye çektiği "I just called to say I love you" mesajında kim bilir hangi şifreler vardır? Hiç kimse "yahu ben kimim ki beni niye dinlesinler" sorusunu sormayı kendine yediremeyeceğinden, aldı mı bir düşünce seni, oldun mu mosmor...
Dinliyorlar,
İlhan Selçuk'un özel hayatını da... Eh, özel hayatını izliyorlarsa, siyasi hayatı hiç önemli değil demektir! Zaten sabah dört buçukta almaları, Ergenekon'un olmadığına en güzel kanıttır. Dokuz buçukta içeri çekselerdi hani belki bir derece...
Boşuna uğraşıyorsunuz oğlum, o gazetenin okuru nasıl olsa oyunu CHP'ye verecekti, telekulak olsa da olmasa da. Emekli memurları ürküttüğünüzle kalacaksınız.
Bu "ısmarlama Watergate" de birini yakacak ama bu ille AKP olmayabilir ha!..