Yargıtay,
kanunda olmayan
yetki kullandı. Yetkisiz karar verme sanırım bulaşıcı bir hastalık.
Bu hastalık
Anayasa Mahkemesinden Yargıtay’a da bulaştı.
Anayasa
mahkemesi; yetkisi olmadan yürürlüğü durdurdu, 367, 411 ve son olarak anayasa değişikliğini esastan inceleyerek yetkisini aştı. Böylece yargısal faaliyet dışına çıkarak siyasi karar verdi. Bunları hatırladıktan sonra Yargıtay’ın son kararını inceleyelim.
Yargıtay
CMK 102 yürürlüğe girmesi ile verdiği
tahliye kararlarını CMK Madde 104/(3) gereği vermiştir.
Şimdi Yargıtay’ın yeniden
tutuklama kararını hangi madde gereği verdiğini arayalım. Aradım
Türkiye Cumhuriyetinin yürürlükte olan kanunlarda Yargıtay’ın böyle bir yetkisi yok.
Tutuklama yetkisi CMK 101/(1)
soruşturma evresinde Sulh
Ceza Hâkimi, kovuşturma evresinde de mahkemece karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Hani nerede Yargıtay ceza dairesi veya Ceza Genel Kurulu?
Bu hukuka ve kanuna aykırı tutuklamaya karşı çıkan yok.
Bu yetkisiz tutuklamaya karşı çıkması gerekenlerin başında baroların olması gerekmez mi?
Nerede?
Bilim insanları,
siyasi partiler.
Yargıtay’ı
kale olarak görenlerden, kale dıştan ciddi hasara uğramışken, birde içerden delmemek adına tıs yok.
Bu hastalığın sebebini tespit edersek, tedavisi kolay olur.
Bu hastalığın sebebi, yargının yetkisini aşıp yürütmenin yerine geçme hevesidir. Yerindelik denetiminin sonucumudur mu? Bilmem
Hâlbuki mahkeme ve hâkim, hukuka, kanuna ve vicdana göre kararını verip, bu kararın uygulanmasını, yerine getirilmesini savcılara ve idareye kanun geri bıraksa, bu tür komiklikler yaşanmazdı.
Bu yeniden tutuklama kararı, gerekçesi ne olursa olsun hukuka ve kanuna aykırıdır.
Şöyle ki,
şüpheli ve sanıklar azami tutuklama süresi aşıldığı için salıverilmişlerdir. Salıverilirken kaçma şüpheleri yok muydu?
Bal gibi vardı. Kanun gereği tahliye kararı verilmesi mecburi idi.
Artık, hüküm kesinleşinceye kadar sanıkların söz konusu iddia edilen suçlardan yeniden tutuklanmaları mümkün değildir.
Yargıtay’ın verdiği tutuklama kararı “YOK” hükmündedir.
Ne yazık ki, demokratik hukuk devletini içine sindiremeyenler ve beynine nakşetmeyenler bu kararın bir an önce yerine getirilmesi için her türlü
tedbirlerin sıkı bir şekilde uygulanması yönünde açıklama yaparken
müşavir ve danışmaları nerede?
Ne demiştik. “ Bence asıl sebep, ülkemizde tutuklama tedbirinin amacına aykırı olarak uygulanmasıdır. Şöyle ki, tedbir olarak uygulanması gereken tutuklamaya, iddia edilen suçun cezasının asgari haddinin
infaz süresi dikkate alınarak başvurulmaktadır”
Altı ay tutuklama süresini makul süre kabul eden
AİHM den daha çok şamar yiyeceğiz.
Türk yargısının başını iki eli arasına alma zamanı geldi de geçiyor.