Dünyayla konuşmak


Yıllar önce ünlü bir gazetecimiz, Türkçe'nin 21. yüzyılın sonunda ayakta kalamayacağını ima ederken "Bunu anlamak gerekir" diyordu. 'Dünyadaki siyasal ve ekonomik mücadele öyle bir biçimde gelişmektedir ki, dünya ekonomisinde ve siyasetinde İngilizce dışında kalsa kalsa, o da nüfus yapılarıyla ilgili olarak ancak Çince ayakta kalabilecektir, Fransızca'nın bile yaşayıp yaşamayacağı şüphelidir' şeklinde tezini savunmaya çalışıyordu. 25-30 yıl öncenin Türkiye'sinde kendisini Batı'yı anlayan bir gazeteci olarak gören üstat, Türkçe'nin hem ülkemizin dünyadaki konumundan dolayı hem de dilimizin edebi ve kültürel yaratıcılığa katkısının zayıf olduğunu düşündüğünden, geleceğinin olmayacağını söylüyordu. Bu psikoloji aslında çok iyi tanıdığımız, oryantalist iddiaları içselleştirmiş, zihinsel tutarlığını kaybetmiş genel bir aydın zümresinin anlayışını yansıtmaktadır. Dünyanın kapılarını açmak Bu zihniyettekiler geçtiğimiz hafta 9. Türkçe Olimpiyatları'nı seyrettilerse, duydularsa, ne düşündüklerini merak ederim doğrusu. Bırakınız Türkçe'nin Türkiye'de yaşamasını, dünyada Türkçe öğrenen ve konuşan, nadiren Türkiye'ye gelmiş ya da hiç gelmemiş çocukların ve gençlerin her yıl sayısının arttığını, gelişerek yayıldığını görmek onlara ne hissettirir acaba? Türkçe'nin dünyanın çeşitli coğrafyalarında Türk okullarında öğretilmesi, Türkçe'yi Türk olmadıkları halde öğrenip konuşan, yazanların bulunması, sadece bir Türkçeseverlik olarak görülmemelidir. Türkiye'nin bütün dünyayla diyalog kurmasının imkânlarından biri olarak Türkçe'nin yayılması, aynı zamanda küreselleşme sürecine bu ülkenin insanlarının verdiği bir cevap olarak da görülmelidir. Teknolojide meydana gelen değişmelerin, artık yaşayan bütün dillerin hayatiyetini sürdürmesini mümkün kılan yeni bir dönem başlattığını, oryantalizmin etkisinden kurtulamayan "aydınlarımızın" da anlaması gerekir. Büyük medeniyetlerin mirasçısı ve sahibi olan büyük kültürler, küreselleşmeyi bir fırsata dönüştürme gücüne sahip olabilirler. Çünkü küreselleşme iletişim kanalları açarak, insanlığa sunacak değerleri olan kültürlerin birikimlerini yansıtma imkânı olarak da okunabilir. İşte kültürün milliyetçiliğini yapmak da böyle bir şeydir. Kültürün dili Türkçe, kültürümüzün keşfedilmesi için bir fırsat sunar, nasıl başka kültürler bize kendi dilleriyle bir anlam dünyasının kapılarını açıyorlarsa, Türkçe de böyledir. Dilimizin yaygınlaştırılması, öğretilip konuşturulması bunun için önemlidir. Küreselleşmenin yarattığı yeni ilişkiler ağında, Türkçe ne kadar rol alacaktır? Bu sorunun cevabı, Türkler'in dünyada ekonomiden uluslararası ilişkilere, eğitimden ticarete, şahsi ilişkilerden sosyal paylaşıma, muhtelif biçimlerde geliştireceği bağlarla ilgilidir. Çok farklı ülkelerdeki Türk okulları bu bağlardan biri olarak tarihi bir rolün aktörleridirler. 21. yüzyılın dünyası, dilimizin kaybolmak bir yana, kendi kültürel köklerinden dünyaya söyleyecek sözleri olan bir kültür dili olduğunu şimdiden görmeye başlamıştır.
<< Önceki Haber Dünyayla konuşmak Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER