Bu maçı kaybetmek dünyanın sonu değil. Yeryüzünün bence (İspanya’yla birlikte) en iyi iki “milli kulübü” nden biriyle oynadık, diğer milli kulüp de dahil hiçbir ulusal
takımın
Berlin’den eli boş dönmesi
sürpriz sayılmaz. Sayılmamalı...
Zaten dün geceyle ilgili bizi üzen şey de Berlin’deki maçı kaybetmek değil, Berlin’de kimliğimizi, (madem
yurt dışındayız, bir anlamda) pasaportumuzu kaybetmek... Dünyada kulüp havasını en mükemmel biçimde oturtmuş, 6 yıldır Löw’le birlikte olan, ideal 11’ini Berlin sokaklarında herkesin sayabildiği
Alman takımına karşı bizim de kozumuz Terim’den devralınan kulüp ortamını korumaktı. Hatta
Volkan Şen,
Necip gibi detaylara takılmama nedenimiz de
Hiddink’in bu 4 maç için kulüp havasını korumak istediğine inanmamızdı. Galiba bir miktar yanılmışız. Hiddink kendi iyi kulübünden çok
rakip kulübü düşünmüş bu hafta... Sahaya da tamamen rakip odaklı bir takım çıkartmış.
Sahaya 5 savunmacı+5 hücumcu gibi bir düzenle çıktık, öndeki 5 adamın dördünün
Almanya doğumlu olması (F.Bahçe’de oynamayan Özer’le, şu anda Alman Ligi’nin ilk 10 santrforu arasında sayamayacağımız Halil’le başlamak) sanırım bu maça özgü bir karardı. Bu mantıkla şöyle bir tahmin yapabilir miyiz acaba: Mart’ta
Avusturya önünde tek santrforumuz
Viyana doğumlu
Turgay Bahadır olur. O güne kadar da Tanju, Cemil gibi Avusturya Ligi Türklerine milli
forma giydirip sahaya çıkarırız(!)... Mevlüt’ün şanssızlığı da herhalde bu elemede Fransa’yla eşleşmememiz!
Maçın bir diğer (rakip odaklı ve) enteresan kararı da sol kanadı
doğal sağ çizgi oyuncuları Sabri-Hamit’le kurmamız... Belli ki Hiddink, hızlı Lahm-Müller’e karşı bir önlem olarak iki çabuk oyuncumuzu orada kullanmayı düşünmüş. Tabii ki, Almanya gibi bir rakibe karşı önlemler almak doğal... Ama sahadaki ay-yıldızlılarda şu ana kadar elemelerde gol atan tek oyuncumuz Hamit’ken, oynadığımız iki maçı da Altıntop döndürmüşken, bu yıldızımızı bir önlem paketine sıkıştırmak, Aurelio’nun yerine Tuncay’ı alma cesaretini gösterebilen büyük hoca Hiddink’e yakışmadı... Üstelik iki golü önlem aldığımız solumuzdan yiyoruz, hatta birincisinde ortayı Lahm yapıyor, kafayı Müller vuruyor! Yani önlemimizin defansif olarak işlediğini de söylemek zor...
Önümüzde 7 maç var,
Belçika-Avusturya müsabakalarında kazanacağımız 7 puan da bize ikincilik için yetecek durumda... Umudumuz o 7 puanı, önümüzdeki 5 buçuk ayda Hiddink’in yapacağı hamleler/keşfedeceği oyuncularla kazanmak, alacağı önlemlerle değil...