A Milli Takım için
Hiddink tercihi harika... Şu anda dünya üstündeki hemen hemen bütün milli
takımların ve en üst düzey birçok kulübün hayali oydu. Ne mutlu bize ki, sadece bizim hayalimiz gerçek oldu.
Hiddink’in göreve ağustosta başlayacak olması veya Dünya Kupası’nda
Fildişi Sahili’ni çalıştırması da kabul edilebilir; yeter ki Türkiye’de görev yaptığı 4 yıl boyunca tek işi ay yıldızlı takım olsun. Çünkü bırakın Türkiye’deki büyükleri,
Juventus-
Chelsea düzeyindeki dünya devleri bile bu 4 yıl boyunca Hiddink’in kapısını çalacaklardır; o yüzden Hollandalı’nın kontratına sadece
milli takımımızı çalıştırma şartını muhakkak koymak gerek. Eğer TFF, Hiddink’in kontratına zaten böyle bir şart koydu ise bunu Türk ve dünya kamuoyuyla acilen paylaşması çok isabetli olacaktır.
TFF’nin son 5 yılda kontrat konusundaki bir diğer açmazı da alt yapı antrenörleri olmuştu. Özellikle U21 takımının hocası konusunda istikrar sağlanamamış; Kapsal,
Kafkas,
Karaman, Davala isimleri çok kolay kaybedilmişti. Bu istikrarsızlık, çok yetenekli gençlerimiz olduğunu iddia ettiğimiz halde
Avrupa U21 Futbol Şampiyonası’na 10 yıldır gidememe, A takıma
oyuncu yetiştirememe, gurbetçilerden tam olarak verim alamama gibi bir sürü zarar verdi bize...
Şimdi bütün bu organizasyonun başına tecrübeli bir isim, Ersun Yanal getirildi. Daha önce de yazmıştım; birçok Batı Avrupa
ülkesinde A Milli Takım antrenörleri değişir, ama alt yapının başındaki isim 8-10 yıl boyunca değişmez. O isim uzmanlığını altyapı oyuncuları konusunda yapmaya kararlıdır, ligden gelen
tekliflerle ilgilenmez, bütün derdi ulusal takımın geleceğidir. Umarım Ersun Yanal’ın kafasındaki plan da alt yapı konusunda uzmanlaşmaktır.
Yanal’ın göreve başlamasıyl
a milli takımlardaki neredeyse bütün alt yapı hocaları değişti. Bu, bizim alt yapı istikrarı konusundaki umutlarımıza ters bir
uygulama... Yanal mevcut hocalarla bir süre birlikte çalışıp (başarılılarla devam edip), başarısız gördüklerini de o yaş grubundaki oyuncu havuzuna tam olarak hâkim olduğuna inandığında değiştirebilirdi. Nitekim U21’lerin
Slovakya maçından sonra Raşit Hoca, oyuncu grubunu tanımaya çalıştığını söyledi. 5 yılda oyuncu grubunu tanımaya çalışan 5’inci hocayla “oyuncu grubunu tanımaktan” da öteye gidemiyoruz zaten...
Ama bu ülke böyle... Madem yine herkesi değiştirdiler, öyleyse tüm bu yeni hocalarla sağlam kontratlar yapılsın; Süper Lig’den gelen ilk yarım teklifte mevcut görevlerini bir günde bırakmasınlar. Uzmanlıklarını alt yapıda yapmaya kararlı olsunlar, bugünden itibaren bütün mesailerini gençleri yetiştirmeye adasınlar. Eğer 6 ay sonra bir Süper Lig kulübü, milli takım hocalarından birine teklif yapar; o da bir günde görevini bırakmaya kalkarsa, bu milletin iki eli federasyonun yakasında olur, bilesiniz.
Tüm bu kadro değişiklikleri yapılırken hayat devam ediyor, dün gece de A Milli Takımımız
Honduras’la bir
hazırlık maçı oynadı.
Kadroyu
Oğuz Çetin seçti, biz bu ekibin Hollandalı hocadan izler taşıyacağını, deyim yerindeyse “O-
Guus Çetin takımı” olacağını düşünüyorduk; karşımıza daha ziyade bir “Oğuz
Terim takımı” çıktı!
Terim döneminde “milli takım kulübü” nün dışında bırakılan Toraman, Fatih, Gökdeniz’den biri bile listede yok.
Ulusal kadroya çağırılan 4 stoperden biri (Ceyhun) takımında o bölgede oynamıyor, biri (Emre) düzenli
forma giymiyor; ama Toraman yine o 4 stoperin içine giremiyor. Enteresan gerçekten.
Hiddink’in gelişiyle en çok heyecanlandığımız konulardan biri de “gurbetçi oyuncular” meselesi... “Acaba
Oğuzhan Özyakup’un fikri değişir mi” ; “Hiddink mesaisinin bir kısmını
Alman Ligi tribünlerinde geçirir mi” türünden hayaller kuruyoruz şu sıralar... Honduras ve Slovakya kadrolarında bu değişime yönelik bir işaret umuyorduk; mesela geçen hafta
Bayern karşısında harika oynayan İlkay Gündoğan’a bir davet yapılamaz mıydı diye düşünmeden edemedik. Ama o da olmadı...
Belki 3
Mart maçı çalışmaları için yeterince
vakit yoktu, Hiddink-Çetin ilişkisi kısa sürede belli ki tam olarak kurulamadı. Ama
Mayıs sonunda Filadelfiya’da hâlâ bu problemlerle uğraşıyor olursak gerçekten yazık. Mayıs’tan sonra artık “milli takım kulübü” , “ulusal takımın yetersiz Avrupa büroları” , “altyapıdan Süper Lig’e hoca gelin etme” türü mevzuları sonsuza kadar rafa kaldıracağımızı umuyorum. İlerlememiz, yol almamız lazım artık