Malumunuz lig
fikstürü belli bir algoritmaya göre oluşturuluyor ve (tamamen matematiksel bir gerekçeyle) 18 takımın 17’si
sezon boyunca rakipleriyle aynı sırayla oynuyorlar.
Bu sezon başındaki fikstür çekiminde de
şampiyonluk adaylarından
Trabzon, rakibi
Fenerbahçe’den 2 büyük numaralı topu çekip fikstürde sarı-lacivertlileri iki hafta geriden takip edince, her
pazartesi karşımıza aynı garip soru çıkmaya başladı:
Bursa, iki hafta arayla Fenerbahçe’yle Trabzon’a karşı aynı mı oynadı? Ya da
Eskişehir, Fenerbahçe önünde ofansif; Trabzon önünde defansif miydi?
Muhtemelen Bursa ve Eskişehir’in muhatap olduğu soruyla önümüzdeki günlerde
Buca, İBB ve
Karabük de karşılaşacaklar. Biz bu soruyu sevmesek de, herkes aynı suale
cevap isteyince (hiçbir art niyet aramadan, tamamen
teknik verilerle) bir değerlendirme yapmaya çalışmak zorunda kaldık. Bursa’nın ya da Eskişehir’in gerçekten iki hafta arayla oynadıkları oyunlar farklı mıydı? Yoksa bu da bir
algı yanılsaması mı?
Bursaspor ne oynadı?
3 Nisan’da Bursaspor, Fenerbahçe önüne 4-2-3-1 düzeniyle çıkmış. Aynen 17 Nisan’da Trabzon deplasmanına çıkacağı gibi... Kalede her iki maçta
Ivankov,
savunmada Ali, İbrahim,
Serdar(Ömer),
Vederson var. Orta ikili
Svensson, Ergiç (Bekir)... Onun önündeki üçlüde her iki maçta da
Volkan-
Batalla-Ozan, santrforda da yine hem İstanbul’da hem Trabzon’da
Miller oynamış.
Sağlam, Kadıköy’de her biri aynı pozisyona farklı
oyuncu koyma niyetiyle yapılmış 3 değişiklik hakkını şöyle kullanmış: Bekir(Ali),
Sercan(Volkan),
Altidore(Batalla)... Trabzon’da Sağlam’ın bir ekstra hamlesi var, 80’de Svensson’un yerine daha ofansif sayılabilecek
Insua oyuna girmiş; ama o noktada 1-0 mağlup oldukları için herhalde bu değişiklik de
doğal...
Sanırım Bursa’nın hemen hemen aynı kadro, aynı diziliş, aynı mantalite ve neredeyse aynı değişiklerle oynadığı bu iki maçta farklı niyetinin olmasını düşünmek biraz acayip sayılır.
Eskişehirspor ne oynadı?
Eskişehirspor’unsa, Fenerbahçe ve
Trabzonspor maçlarında bir kritik değişikliği var.
Uygun’un her iki maçta da kalecisi Ivesa... Dörtlü savunmada Sezgin(Koray)-Veysel-
Diego (Nadareviç)-Volkan var. Savunmadaki değişikliklerin nedeni mecburiyetler. İleri üçlüde Kadıköy’de (sağdan sola) Burhan-Batuhan-
Erkan, Trabzon önünde Burhan-Batuhan-Sezer var.
Bülent Uygun’un iki maç arasındaki
tercih farkıysa orta sahada. Evinde Fenerbahçe’yi ağırlarken Alper-Doğa ikilisinin 5 adım önüne ofansif Sezer’i koyan Uygun; Trabzon deplasmanında Alper-Doğa’nın arasına defansif Pele’yi eklemiş. Hatta Fenerbahçe maçının ilk yarısında işler iyi gitmeyince sarı-lacivertlilere karşı da 46’da Sezer’in yerine Pele’yi oyuna sokmuş.
Belki Eskişehir’i yakından takip etmeyenler bu değişikliği garipseyebilirler; ama Uygun’un son 23 haftadaki tercihlerini izleyenler onun 2 planlı bir takımı olduğunu bilirler. Uygun (özellikle deplasmanlarda) sıkça 3 defansif orta sahalı 4-3-3’ü kullanırken; iç sahada 4-2-3-1’i benimseyen bir hoca. Sanırım Fenerbahçe ve Trabzon maçı anlayışları da bu tercihe birer örnekleme içeriyor.
Bir de benim şahsi kanaatim şudur ki, Fenerbahçe’yle Trabzon maçları arasındaki skor farkını orta sahalar değil, savunma ikilisi belirledi. Fenerbahçe önüne çıkan Diego’nun yüzde yüz sağlıklı olmayışının (ve kenarda ağlayacak bir gün geçirmesinin) yanına Veysel’in (
Ankaragücü maçından sonra) yalnızca ikinci kez stoperde
ilk 11 başlamasını da ekleyin. Üstelik Fenerbahçe maçı, Diego-Veysel ikilisinin savunmanın göbeğinde beraber oynadıkları ilk müsabaka oldu. Zaten skorun bir anda 2-1’e gelmesinin nedeni de bu iki oyuncunun uyumsuzluklarıydı.
Son tahlil
Bursaspor ve Eskişehirspor futbolcularının ligdeki 34 maçın 34’ünü de kazanmaya çıktıklarına, ne Trabzon’la ne Fenerbahçe’yle ilgilenmediklerine yüzde yüz eminim. Bu yazı da sadece 4 maçın ortak bir teknik analizini yapma niyetiyle yazıldı. Futbolun sadece kâr/zarar,
kazanç/kayıp değil; aynı zamanda bir iş/
emek ve ekmek meselesi olduğunu hiç unutmamak umuduyla, paranoyasız haftalar...
Toraman’ın
kartı, Mutlu’nun kartı
Dikkatli okuyucular hatırlarlar, geçtiğimiz hafta bu sütunda Rizesporlu Mutlu’nun
Kartalspor maçında gördüğü haksız
kırmızı karta değinmiştik.
Söz konusu maçın bitiminde yaşanan itiş-kakışta
hakem Özgür Yankaya, Rizeli Mutlu’ya direkt kırmızı kart göstermişti. Pozisyonu yakından gören Kartal Teknik Direktörü Engin Korukır hakemi (Mutlu’nun suçsuz olduğu konusunda) uyarmış, ama Mutlu, 3 maç ceza almıştı.
Geçtiğimiz perşembe toplanan
Tahkim Kurulu, Mutlu’nun cezasını 2 maça indirerek iade-i itibarda bulundu. Bu
uygulama, kamu vicdanını rahatlattı.
Haftanın bir diğer garip kart hadisesi de
Gaziantep-
Beşiktaş maçında İbrahim Toraman’la
Kuddusi Müftüoğlu arasında yaşandı. İddiaya göre bilerek kırmızı kart görüp cezasını ligde çekmek isteyen Toraman’ın niyetini anlayan Müftüoğlu onu
ihraç etmedi.
Eğer gerçekten gazetelerin yazdığı doğruysa, Müftüoğlu Toraman’a “Sana kart göstermeyeceğim” dediyse aklımıza şu sorular takılıyor:
1)
FIFA Kural Kitabı hakeme böyle bir
yetki verir mi? Hakemin müsabaka içinde oyuncunun cezalı duruma düşmesi/düşmemesiyle ilgisi olabilir mi?
2)O noktada Müftüoğlu, Toraman’ın niyetini anladıysa bile kırmızı kartını gösterip, ilgili endişesini rapora yazması gerekmez mi?