Orgeneral Sayın
Işık Koşaner'in gazetelerden üzüntüyle okuduğumuz beyanat, daha doğrusu söyleminden sonra bir süre susmasını
doğal karşılamamız gerekir.
Söylediklerinden üzüntü duymam yeni bazı bilgileri duymamdan değil; "mahremiyet" denilen bir şeyin kalmadığını anlamamdan oldu. Yoksa okuduklarımın önemli bir bölümünü sevgili Baransu'nun yazdıklarından öğrenmiştik.
Sayın Koşaner "ses kaydındaki ifadelerin noktasına virgülüne kadar arkasındayım" diyerek "dürüst" ve "mert" bir askerin yapması gerekeni yaptı. Ben de Sayın Koşaner'in "bir insanın hatta bir kurumun kendi içinde yaptığı bu öz
eleştiriyi izinsiz olarak kaydedip yayımlamak, ahlaksızlık ve hukuksuzluktur" ifadesinin altına memnuniyetle imzamı atarım. Ancak gene gazetelerden okuduğum "ifadelerim çarpıtıldı" sözüne anlam veremedim. Zira
biraz aşağıda da değineceğim üzere "çarpıtılacak" pek bir şey yoktu.
Xxxxxxxxxx
Sayın Koşaner'in yayınlanan ses kayıtlarında dile getirdiği şeylerin önemli bir bölümünü; (kesin olmamakla birlikte) biliyorduk. Zaten dünya üzerindeki her kurumda aksayan bir şeyler olur ve kurumun sorumlusu bunlardan dolayı eleştiri yapar ve birilerini "azarlar." Sayın Koşaner daha farklı bir üslup kullanmış ve sorumluluklara kendini de kısmen ortak etmiş.
Örneğin "Kontrolsüz
mayın döşedik" diyor. Bu konuda söyledikleri aynen şöyle: (
Hürriyet Gazetesi'nden yaptığım alıntı) "...bizimkiler mayın döşemişlerdi, 10-20 sene evvel başıboş bırakıp gitmişler. Ne derler? 'Döşerken aklınız nerdeydi' derler. Maalesef döşeyen gene biziz değil mi?.."
Bunun nesi çarpıtılabilir?..
Sayın Koşaner'in ses kayıtlarında dile getirilen konuların tümünü ele almamız elbette mümkün değil. Ben burada; beni en çok yaralayan birkaç konu üzerinde durmak istiyorum.
Örneğin Sayın Koşaner (gene Hürriyet Gazetesi'nden aktardığım kadarıyla) şöyle söylüyor: "...çatışmaya gireceğimiz için ateş mevzii lazım. İşte Hantepe'de İnsansız Hava Aracı'nın (İHA) görüntüsünde bile belli. Koştular içine girdiler değil mi? Seyreden var mı? Vardır herhalde. Adam da geldi el bombasını üzerine atıyor şey atar gibi.
Tam bir kepazelik halimiz. Neden, işte lider yok ortalıkta. Lider yok bu hale geldik. Bakın bunları söylememe gerek bile yok. Hepimiz askeriz, bunun için
komutanız ya. Çok zayıfız bu konuda..."
Zaten Sayın Koşaner; biraz yukarıda da şu yakıcı sözcükleri kullanıyordu: "...benim tim kumandanım unsur komutanı diye koyduğum arkadaşım önce mevzide silahını bırakıp da kaçarsa biz bu işi yürütemeyiz. Biz bu eğitimi yapmamışız, yetiştirememişiz demektir... 2 tane adam geliyor karşıdan 30 kişiyi kaçırıyor, geri gidiyoruz. Yav rezalet. Olacak şey değil. Neden? Sevk ve idare edemediğimiz için timimizi..."
Xxxxxxxxxxxxxxx
Sayın Koşaner'in beni çok üzen bir başka saptaması "
Balyoz"la ilgili: "...Balyoz'da bizi üzen taraf neyimiz var neyimiz yok çaldırmışız. Konuşmalarımız dahil. Ne konuştuysak var adamların ellerinde, namerdin eline malzeme verdik. Şimdi bizi üzen taraf arkadaşlar 1. Ordu'da her şeyimizi çaldırmışız... Esas rezalet bu. Nasıl bu olur yav, nasıl olur bu?.."
Bu söylenenler farklı anlamlara çekilebilir ama Silivri'deki kimi arkadaşlarımı üzdüğü gibi kimi avukatların
savunma stratejilerini de zora sokacak. Zaten bazıları bunu dile getirdiler.
Beni çok rahatsız eden bir noktaya da değiniyor Sayın Komutan: "Erlerin, subayların özel işlerinde kullanılması, kimi itini gezdiriyor, kimi evini boyatıyor. Herkesin gözü üzerimizde. Erleri kullanma işini yavaş yavaş kaldıralım." Çok sağlıklı bir yaklaşım bu. Hele
benim gibi "emireri" dönemini anımsayanlar ve bunun getirdiği sıkıntıları yakından yaşayanlar...
Xxxxxxxxxxxxxxxx
Sayın Koşaner benim de zaman zaman dile getirdiğim bir konuyu ele alıyor: "2.
Cumhuriyet"e geçtik gibisinden boşuna heveslenenlere karşı laik cumhuriyetimizi koruma kararlılığını net bir biçimde dile getiriyor. "...35. Madde'yi ister koy ister koyma. Biz Silahlı Kuvvetler olarak bunun için varız. Bu bizim doğal tarihi görevimiz..."
Ancak geçmiş yıllarda yaşananlardan da
ders almak ve haksız bir "vesayete" hiç heveslenmemek gerek...