Siyasette de medyada da iki kere iki dört etmez ve bir gün uzun zamandır.
Çoğu zaman o bir günü sabırla geçiren kazanır. Kimi zaman da ertesi günü bekleyen treni öyle bir kaçırır ki
istasyon ona
mezar olur.
CHP mesela... Bedelli askerlik çıkışıyla topladığı puanı,
Ergenekon sanıklarına kapılarını açarak yitiriyor.
Kabul edelim...
AK Parti,
bedelli askerlik konusunu 8 yıl boyunca sürüncemede tuttu. Düne kadar da net bir
cevap vermedi. Bu durum, beklentiyi körükledi.
Sonra... Yaptırılan bir araştırmada halkın buna yoğun biçimde karşı olduğu ortaya çıktı. Bu sonuçları alan
Başbakan, tartışmayı partisi açısından bitirdi:
- Seçimden sonra
referanduma taşırız. Şahsen böyle bir sorumluluğun altına giremem. Vatandaşım sıcak bakmıyor.
Tüm bunlara rağmen CHP'nin bedelli projesi, sonucu "nafile" olsa bile yerindedir. Doğru bir manevradır. Siyasi sorumluluğu yoktur, çünkü bu
yasa çıkmayacaktır!
CHP, benzer bir çıkışı referandumdan önce de yapmıştı;
darbelere dayanak olarak gösterilen
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini değiştirme önerisi... Ne diyordu bu madde:
- Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve
Anayasa ile
tayin edilmiş olan
Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır.
Aynı CHP'nin, darbecilikten yargılananları Meclis'e
taşıma gayreti büyük bir garabet!
Siyasi
akıl şudur: Nasıl ki AK Parti başörtülü bir
aday gösteremezse... CHP de Ergenekon sanıklarını Meclis'e taşıyamaz. Bağrına taş basacak!
"Başörtülülerle Ergenekoncuları nasıl aynı kefeye koyarsın" diye sormayın yani... Bahse konu olan terazi kefesi değil siyasi akıldır.
Bir de
basın özgürlüğü meselesi var... Önce
Soner Yalçın, ardından
Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanmasıyla depreşen basın özgürlüğü sorunu...
Uzağa gitmeyelim. 10-12 yıl önce asker talimatıyla Andıç'ı yayımlayan isimlerin... O gün bu "
özgürlük" neden akıllarına gelmiyordu?
Mehmet Ali
Birand,
Nazlı Ilıcak ve
Cengiz Çandar'ı
linç edenlerin... "Alçakları tanıyalım" diye başlık atanların... Bugün... "O gün yanlış yapmıştık" deyip meydanlara dökülmesinde samimiyet aramayın...
Yine o gün... Gazetelerden önce kendi
ana haber bülteninde Andıç'ı yayımlayanların... Bugün, başka kanallardaki çığırtkanlıklarına bel bağlamayın...
Bu sicil... Öyle bir sicildir ki...
Özür temizlemez... Ve şimdiki "özgürlük" talebi yok hükmündedir.
Özgürlük talep edilen kişiler için yorum yapmak için de
erken.
Zira... Türkiye'deki her darbenin veya darbe girişiminin bir medya ayağı vardır. Gazete arşivleri orada duruyor.
Ha... Bunun için referandum da istemeyin. O referandum 12
Eylül 2010'da yapıldı, bitti.