RFK, 1961'in 20 Mayıs'ında medeni haklar savunucusu Martin Luther King ile bin iki yüz taraftarının Alabama-Montgomery'de saldırıya uğrayacağını öğrenince dört yüz federal polisi onları korumakla görevlendirmişti…
Irkçıların çıkardığı olayları yatıştırmak için yoğun caba harcamıştı, RFK…
Kennedy Kardeşler, siyahlara yönelik ırkçı ve baskıcı resmi politikalara karşı çıkmışlar;
Vietnam Savaşı ve
Küba Krizi gibi diğer hayati konularda da
Amerikan Derin Devleti ile ters düşmüşlerdi…
Robert Kennedy, ağa
beyinin 22
Kasım 1963'te Dallas'ta öldürülmesinden sonra da sürdürdüğü
Adalet Bakanlığı görevinden 1964 Eylül'ünde
istifa etmiş; Derin Washington'ın tepe ismi Edgar Hoover'ın güdümündeki yeni başkan Lyndon Johnson'ın Vietnam savaşında ısrar eden politikasını kıyasıya eleştirmişti…
İki yıl içinde önde gelen bir
siyaset adamı olan RFK, 1968'in 16 Mart'ında başkanlığa
adaylığını açıklamış; altı ön seçimden beşini kazanarak çok büyük bir ilgiyle karşılanmıştı…
Demokrat aday RFK'in, Nixon'a karşı Kasım'daki
başkanlık seçimini kazanmasına büyük ihtimal olarak bakılıyorken, 5 Haziran gece yarısı ABD seçimlerinin gidişatı “derin bir suikast” sonucunda değişivermişti:
Robert Kennedy,
California önseçimini kazanmasının ardından Los Angeles'taki Ambassador Otel'de
zafer konuşmasını yaptıktan hemen sonra, otelden ayrılmak üzere mutfak koridorundan geçerken Sirhan Bişara Sirhan isimli bir Filistinli tarafından vurularak öldürülmüştü!
RFK'in öldürülmesiyle rakibi Hubert Humphrey Demokrat Parti'nin
başkan adayı olmuş, ancak seçimde Cumhuriyetçi Nixon'a yenilmişti…
Siyahi lider Martin Luther King de RFK gibi 1968'te “derin bir
operasyon”la öldürülmüştü:
JFK, RFK ve King'in “kalemlerini kıran” Hoover'dan başkası değildi: Böylelikle, Edgar Hoover temel konularda
Amerikan kurulu düzeninin takipçisi olduğu insan haklarını hiçe sayan, hukuk dışı, savaşlardan beslenen “çürütücü” çizginin değiştirilmesini engellemişti.
* * *
RFK ve King'in öldürülüşünün üzerinden tam kırk yıl geçtikten sonra bir siyahi siyasetçi başkanlık yolunda ilk kez bu kadar ileri bir noktaya ulaşmış durumda:
Barack Obama Demokratların adayı olabilmek için yarıştığı
Hillary Clinton'ın önünde zafere her geçen gün biraz daha yaklaşıyor. Aday olabildiği taktirde, Cumhuriyetçilerin şahin mi şahin adayı McCain karşısında favori gösteriliyor.
Aday olma umudu giderek azalan Clinton, Obama'ya karşı yarışı sonuna kadar sürdürecek olmasının nedenlerini açıklarken, hayli tuhaf bir laf etti ve “RFK'in hayatını kaybettiği 1968 Haziran'ındaki suikastı” hatırlattı!
“Korkunç gaf” olarak nitelenen ve haklı olarak büyük tepki çeken bu sözler için Clinton “Edward Kennedy'ye
beyin tümörü teşhisi konulmasından dolayı aklının Kennedy'lerde kaldığını” işaretleyerek özür dilese de…
Bu “tuhaf” gönderme, “Derin Amerika, Obama'nın başkan seçilmesine izin verir mi?” ya da “Seçildiği taktirde hayatı tehlikeye girmez mi?” gibilerden bir süredir dile getirilen istifhamların sıçrama yapmasına neden oluverdi…
Hillary Clinton “maksadına aşan bir biçimde” ya da “taammüden” her ne surette olursa olsun, 1968'teki suikasta yaptığı atıfla neticede “Hedef tahtasında bir Obama” portresi çizdi.
Bu durum, siyahi başkan adayının aleyhine gibi görünse de şu ana kadar kendisine yönelik bütün yıpratıcı numaralardan, kirli propagandalardan çelişkisel biçimde
kazanç sağlayarak çıkan Obama “
mağdur edilme ihtimali” üzerinden de ekstra puanlar toplayabilir.
“Gayrımeşru
Irak Savaşı”na en başından beri karşı çıkmış bulunan Obama, Irak'tan çekilmenin önceliğini olduğunu sıkça vurguluyor.
“
Bush'tan da çılgın” McCain'le zıt kutupları temsil ediyor, tüm dünyada prestiji tükenen ABD için “değişim”
vaat ediyor; Obama: Washington'ın Bush döneminde yaşanan bunca hadiseden sonra artık çok farklı politikalarla yönetilmesinden yana…
Şayet Obama aday olabilir, ardından da başkan seçilirse; bu durum, ister istemez içeride siyahlardan “tarihi bir özür” anlamına gelecektir. Dünyaya da “Bush döneminin karanlık politikalarından dönüş” sinyali verilmiş olacaktır.
Bekleyelim, görelim…