Son olarak ABD'nin en büyük
mevduat bankası
Washington Mutual battı. “Çıkmazsa felaket olur” denilen 700 milyar dolarlık
kurtarma planı üzerinde Kongre'de geçici anlaşmaya varılırken, planın çok büyük bir sarsıntı geçiren
Amerikan ekonomisi için “sihirli değnek” anlamına gelmeyeceğine dikkat çekiliyor.
*
Geçen hafta son kez BM Genel Kurulu'nda kürsüye çıkan
Bush'un “terörizmle mücadele”ye zum yapması kimi liderlerin tepkisini çekiyor,
Brezilya Devlet Başkanı
Lula da Silva “Şu anda en önemli konu olarak gördüğüm
ekonomik kriz hakkında konuşmasını bekliyordum” diye Dabılyu'ya laf vuruyordu.
*
BM Genel Kurulu'nda konuşan
İran Cumhurbaşkanı
Ahmedinecad ise “Amerikan imparatorluğu yolun sonuna geliyor” diyordu.
*
“İçimizdekiler” dahil bilumum “iliştirilmişler”in dört yıldır “ABD bu yaz İran'ı vuracak” şeklindeki haberleri koca bir yaz geçtikten sonra bu sene de çöpe gitmiş bulunuyor.
Kırk yıl önce
İsrail'in nükleer
silah sahibi olmasına kol kanat geren ABD, İran'ın nükleer programına “aba altından
sopa göstermek suretiyle”
itiraz ederken; gezegenimizde bu “nükleer çifte standart yemeği”ne dudak büken
ülkelerin sayısı her geçen gün artıyor.
*
(ABD, 2006 baharında
Suriye'yi vurmayı planlamış ancak perde arkasında Türkiye'nin de sert çıkmasıyla geri adım atmıştı.)
BM'ye bağlı Uluslararası
Atom Enerjisi Kurumu ise geçen hafta içinde bir gerçeği teslim ediyordu: Suriye'nin bir yıl önce İsrail tarafından “gizli
nükleer reaktör inşa ettiği” gerekçesiyle
bombaladığı tesiste “
suçlama”yı kanıtlayacak herhangi bir bulguya rastlanmadığını açıklıyordu,
UAEK…
İsrail'in “Suriye nükleer reaktör inşa ediyor” yalanı “Washington kaynaklı bir istihbarata” dayanıyordu.
Üç gün önce Suriye'de 200 kilo bomba taşıyan bir
araç istihbarat binası yakınlarında sivillerin yoğun olduğu bölgede havaya uçuruluyor, 17 kişi hayatını kaybediyordu. “Bombalı Araç” saldırısı, 80'lerden bu yana Suriye'deki en kanlı eylemdi.
*
Irak'ta 1 milyondan fazla sivilin hayatına mal olan işgal ABD'ye dönülmez akşamın ufkunda bir yenilgi getirmişken Sam Amca
Afganistan'da da çok zor günler yaşıyor. Bu ayın başlarında ABD
Genelkurmay Başkanı Mullen “Afganistan'da zamanın Washington lehine işlemediğini”
itiraf etti. Kabil'deki Amerikalı bazı üst düzey subaylar ise Bush'un Afganistan'a ilave 4 bin asker gönderme kararının durumu kurtarmak için yetersiz kalacağından, on binlerce yeni askere ihtiyaç duyulduğundan söz ediyorlardı.
*
ABD, bütün gizli kapaklı çabalarına rağmen “
Nükleer silaha sahip tek
Müslüman ülke”
Pakistan'da arzu ettiği hakimiyeti sağlayamıyor. Washington, bir kere daha “
terörle mücadele ve Pakistan'ı kaostan kurtarmak” kisvesi altında bu ülkeyi “istikrarsızlaştırmak” için elinden geleni ardına koymuyor. Ancak, istediği neticeyi bir türlü elde edemiyor.
Bush yönetiminin -giderayak- Amerikan Ordusu'na Pakistan hükümetine haber vermeksizin 'ülke topraklarına gizlice saldırı
düzenleme' emri veren bir talimat yayınladığı yakınlarda ortaya çıkmıştı. Pakistan Ordusu buna fena halde bozuk çaldı. Rawalpindi'de 12 Eylül'de yapılan komutanlar toplantısında konuşan Pakistan
Genelkurmay Başkanı “ABD vuruşları karşısında ülke sınırları ve egemenliğinin ne pahasına olursa olsun savunulacağı”nı vurguluyordu.
Bu açıklamadan sadece on gün sonra “Pakistan'ın 11 Eylül'ü” diye sunulan ve Marriot Otel'i enkaza çeviren feci
bombalı saldırı geliyordu. Kanlı eylemin üzerine anında yapıştırılan “
El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide” etiketi bir kez daha “ters köşe” yapıyor; böylelikle eylemin arka planını gizleyebilmek kolaylaşıyordu.
Birkaç gün önce ise ABD birlikleriyle Pakistan askerlerinin Afganistan-Pakistan sınırında çatıştıkları haberleri geliyordu.
*
“Tarihin Sonu” teorisinin sahibi Francis Fukuyama şimdilerde “ABD'nin Kaderi”ni şöyle resmediyor: “Son yirmi yılda Amerikan başkanları dünya hakimiyetini sağlamış bir ülkenin başına geçiyordu. Ancak şimdi seçimi kazanacak
aday güç dengelerinin dağılımında büyük değişikliklerin olduğu bir dünyada ABD'yi yönetecek.”
* * *
Bütün okuyucularımın
Ramazan Bayramı'nı kutluyorum.