Komplo var komplodan içeri...


Dostum, "Her şeyi düz okumaktan vazgeç, biraz da tersinden okumaya bak" dedi... Kastettiği, seçim sonrasının getirdiği rehaveti yaşayamadan kapımıza dayanan siyasi kriz: BDP-destekli bir milletvekili Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararıyla Meclis dışı bırakıldı; 'Ergenekon' tutuklusu üç milletvekilinin Meclis'e girmesi de mahkemeler tarafından engellendi... Sırada 'KCK davası' tutuklusu BDP-destekli milletvekilleri var... Her kafadan bir ses çıkıyor, çıkmasına, ancak hepsi de olana aynı açıdan bakıyor. "YSK tuzak kurdu" diyen de var, "BDP bile bile lâdes dedi" diyen de... Kimi "Mahkemelerin tutuklulara geçit vermeyeceğini biliyordu YSK, ama seçime girmelerini engellemedi" diyor, kimi de "CHP'ye yakın hukukçular CHP'yi tutuklu adaylar konusunda uyarmıştı, şimdiki feryatları sahte" diyor... Görüyorsunuz, herkes 'komplocu' takılıyor artık; ağzını açan, görüneni görünmeyen yönleriyle yorumluyor... "İşte bu noktada sana daha fazla iş düşüyor" dedi her şeyi tersinden okumamı tavsiye eden dostum... Herkesin 'komplocu' teoriler geliştirmesine başlı başına 'komplo' gözüyle bakıyor o ve biraz daha gayret sarf edip hepsinin gerisindeki 'esas tezgâh' için kafamı çalıştırmamı istiyor... Onun kanaati şu: Göz göre göre yapılırsa komplo, 'komplo' olmaktan çıkar; "Olan bitene hep bir ağızdan 'komplo' diye bağırılıyorsa, komployu başka yerde aramak gerekir..." Ergenekon süreci Türkiye'deki en sürekli 'komplo' tezgâhını ortaya çıkardı. Ortalığın bulanması gereken her ortamda görev üstlenmeye hazır bekleşen bir kafa karıştırıcılar grubunun varlığından söz edilirdi; 'Ergenekon' davasında yargılananlar o grup olduğu iddiasıyla mahkeme karşısındalar... 'Susurluk' da kafası karışmış insanların istenilen yöne doğru hareketlendirilmesi ve istenmeyen unsurların yok edilmesi için bir kenarda tutulan tetikçilerin varlığını ortaya çıkarmıştı. Siyasi suikastları işleyen, kitle eylemleriyle toplu ölümlere yol açanları... 'Balyoz' davasında ise 2000 sonrasında demokratik sistemi baltalamak ve askeri yönetim getirmek üzere planlar yaptığı öngörülen üniformalılar yargılanıyor. Savcılara göre, 'Balyoz', 2003 yılı mart ayında tatbikatı yapılmış bir darbe planı... Ülkemizde 'komplo' denildiğinde ilk bunları göz önüne getirmek gerekiyor. 'Derin devlet' adıyla anılan yapılanmayla onun devamlılığını sağlayan darbeler demokratik düzene karşı birer 'komplo'... "Tam üstüne bastın" dedi dostum. "Bizde 'komplo' denildiğinde bunların anlaşılması gerekirken, sen ve senin gibi birkaç kişi suikastlar işlenir, kitleler hareketlendirilirken, 'Bunlar komplo' demeye kalktığınız için, adınızı 'komplocu'ya çıkarmadılar mı? Yani komployu değil de komployu ortaya çıkarmayı 'komplo' imiş gibi göstermediler mi?" Yaptılar gerçekten... Dostum, "Şimdi de aynı çarpıtma işlemi devam ediyor" görüşünde... Verdiği örnek şu: Susurluk ve ilintili örgütlenmeler, kurucusu ABD tarafından, 'Soğuk Savaş' sonrasında gözden çıkarılmıştı. Ancak Irak'ı işgale giderken, ABD, bir taşla birkaç kuş vurmayı da mümkün kılacak bir hazırlığı destekledi. Yıllar sonra o hazırlığın ve içinde yer alanların üzerine gidildiğinde de hiç memnun olmadı ABD... "Balyoz davasıyla birlikte işin renginin değişmesinin ardında bu gerçek yatıyor..." Bu, dostumun tespiti... Ona göre, bir el, yargılamanın boşa çıkması için müthiş faaliyet gösteriyor. "Ben olsam" dedi dostum sözünün burasında, "Orada burada çıkmaya başlayan 'yeni' belgelere biraz daha kuşkuyla yaklaşırdım..." Sebebi şuymuş: İtiraflar olmadığı takdirde davalarda yalnızca belgeler üzerinden hüküm verilirmiş; belgelerin sahihliği üzerine düşürülecek en ufak bir kuşku gölgesi, bütün yargılamayı sakatlarmış... İlk ele geçirilen belgeler, ses kayıtları, Kozmik Oda bilgileri yeterliymiş; şimdilerde bulunan belgelere ihtiyaç yokmuş. Tersine, bir odak 'yeni belgeleri' ilk belgelerin üzerine kuşku düşürmek için üretmiş bile olabilirmiş... "Hani avukatlar şimdilerde 'Bunları bir odak üretiyor' diyorlar ya, bilerek söylüyor olabilirler" dedi dostum... 'Komplo diye ortalığı bulandıranların komplo diye işaret ettiklerinin ardındaki komplo' diye adlandırdığı böyle bir şeymiş... YSK, Silivri mahkemeleri, onlar üzerine yorum yapanlar, partilerden gelen açıklamalar... Bunların hangisinin sahih hangisinin sahte olduğunun zor anlaşılacağına inanıyor dostum. O yüzden de fuzuli konulara kafa yormak, zorlamalara vakit harcamak yerine, esas tabloyu görmek için bir adım daha geriye bakmamı istiyor. "Bakarsan göreceksin" dedi bana. Bir dediği de şu: "Ak Parti, hükümet veya Tayyip Erdoğan da sana tavsiye ettiğim açıdan bakmalı tabloya; yoksa zarar görebilir..." Komplocu kafa işte, ne olacak...
<< Önceki Haber Komplo var komplodan içeri... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER