"Birileri atışır veya tepişirken araya girilmez" diye kulağım büküleli neredeyse yarım asır oluyor. O sözü işitmeseydim bile, birileri tepişirken araya girmeye kalkıştığım ilk olayda iki taraftan da şamar yediğim için, aynı sonucu kendim de çıkartırdım. Hem kulağım büküldüğü hem de kendi deneyimlerimden biliyorum: Kavgalardan uzak durmak iyidir...
Akif Beki'nin Radikal'deki köşesinden aldığım davete rağmen
kavgaya ilgi göstermemişsem sebebi budur.
Hakkını kimselere yedirmem:
Hürriyet'in orta sayfasına taşındı taşınalı medyamızın en polemikçi kalemlerinden biri Mehmet Y. Yılmaz oldu. Geçmişin 'aşk yazılarının unutulmaz yazarı' selefini aratmayan bir saldırganlığa büründü. Hürriyet'in başına
Enis Berberoğlu geldi de gazetesinin yayınlarıyla ilgili eleştirileri üstüne almaktan vazgeçti;
Ertuğrul Özkök döneminde olduğu kadar 'Hürriyetçi' değil artık...
Bu da ona biraz daha fazla 'sosyalist' takılma fırsatı veriyor. Ortaokuldan beri hiç değişmemiş, hep sosyalist olmuş; iddiası bu...
HSBC Bankası dünyada yalnızca 'dolar milyoneri' olanlara verilen VIP kartını denettirmek için Londra'ya bu özelliği sebebiyle kendisini götürmüş olmalı.
Seyahati seven bir sosyalist gönlü nereye çekerse oraya gider... En son seyahati Trans-Siberian özel
treniyle Rusya'da dolaşmak oldu. Bir yazısında sözünü edince okurlarından ilgilenenler, "Pahalı bir
yolculuk mu?" diye soranlar çıkmış. "Ben bu yolculuğu çok lüks bir tren ile yaptım" dedikten sonra şu bilgiyi veriyor: "Beş yıldızlı
otel kıvamındaki vagonlarda dört kompartıman var. Bir otel odasında bulabileceğiniz her şey var ve her türlü servisi alabiliyorsunuz. Fiyatı ise seçeceğiniz kompartıman tipine göre değişiyor."
Nedense kendisi
fiyat vermemiş; keşke verseydi de araştırma zahmetinden kurtulsaydım. Neyse. Gençlere hararetle
tavsiye ettiği 15 günlük Trans-Siberian
gezisini düzenleyen şirketin internet sitesinde verilen fiyatlarla ilgili bilgi şöyle: En
ucuz kompartıman 11.195, orta hallisi 18.495 ve en lüksü 22.195...
Dolar olarak... "Biz ancak dolar kabul ediyoruz" diyor şirket...
Vladivostok'tan Moskova'ya veya Moskova'dan Vladivostok'a yapılabiliyor gezi.
Bütün
Mehmet Yılmaz hayranı
genç sosyalistlere böyle bir geziye çıkmalarını ben de tavsiye ederim.
Akif Beki'nin bana çağrıda bulunmasının sebebi, Hürriyet yazarıyla arasındaki '
demokrasi' eksenli farklı algılamalar... Sivil dikta olamayacağına inanıyor Akif Beki, Mehmet Yılmaz ise
sivil dikta olabileceğine inandığı gibi bunun askeri diktadan da kötü olacağı kanaatinde.
Tartıştıkları konunun uzmanlarını devreye soksalar daha doğru bir iş yapmış olurlardı:
Anayasa Mahkemesi
raportörü Dr.
Osman Can sözgelimi,
Almanya'da Adolf
Hitler'in
diktatörlüğü ele geçirişini yargı sınıfının kör desteğine bağlıyor... Hitler dönemini işleyen her yazar kendisine Alman ordusunun verdiği desteği de mutlaka zikrediyor...
Sivil diktatör olacaksa, bu, ancak demokrasiden şaşmakla ve ordunun itelemesiyle olabiliyor...
Tartışmada bu tezi hangisi savunuyorsa bence onun dediği doğru...
İşin ilginç tarafı ne biliyor musunuz? Anlatayım: Mehmet Y. Yılmaz 20 küsur bin dolar harcayarak çıktığı
Sibirya yolculuğundan okurlarıyla paylaştığı tek bir anı aktardı sütununa. O da, kendisinin de bir parçası olduğu lüzumsuz tartışmalarla ilgiliydi. Moğolistan'ın başkenti Ulanbatur'da karşısına
dinozor iskeletleri çıkmış: "Müzede birbirleriyle kavga eder halde bulunmuş iki dinozorun iskeleti de var. Birbirlerinin gırtlaklarına saldırmışlar, boğuşur vaziyette de ölüp
fosil haline gelmişler."
"Günlük meseleler ile uğraşırken dünyanın dönüştüğünü fark edememiş olmanın 'müzelik' örneği" diyor yazısında Mehmet Yılmaz.
Siyasi parti yöneticilerine Ulanbatur'a kadar gidip müzeyi ve fosili görmeleri tavsiyesinde bulunuyor. Sebebi de şöyle açıklıyor: "
Temel meselelerin didişerek çözülemeyeceğini belki o
kemik yığınına bakarken düşünme fırsatı bulurlardı."
Kendisi o kadar masraf edip gittiği yerde kavga eden dinozor fosillerini görmüş de ne olmuş? Oradan dönüşte
Türkiye gündemine girer girmez fosillik konulara dalıverdi yine...
O kadar masraf sonrası çıkardığı tek dersi kendisinde bile uygulamayan bir seyyah o...
İnsan gerçekten üzülüyor...
Mehmet Yılmaz'ın Akif Beki ile 'müzelik kavgası' içerisine dalmaktan kendimi nasıl geri tuttuğumu herhalde fark ettiniz. Bunu kazasız-belâsız atlattım atlatmasına, ama Mehmet Y. Yılmaz'ın taraf olduğu bir başka tartışmada '
tanık' olarak adım geçti.
Taraf yazarı Alper Görmüş, şimdinin Hürriyet yazarının Milliyet'i yönetirken gazetesinin öndegelen yarım düzine yazarının yazısına
sansür uyguladığını hatırlattı birkaç gün önce... Tanığı benim...
O konu daha ilginç. Yarına...