Önlerine konan
imza formuna bakışlarını fotoğrafçılar olağanüstü güzel yakalamışlardı.
Siyasi partiler programlarını uygulamaya koymak için
iktidarı hedefleyerek faaliyet gösterirler.
CHP çok partili döneme geçildiğinden buyana hep kısa süreli iktidarlar yaşadı; genellikle kenardan seyrederek günlerini geçirdi CHP'liler... Bir keresinde (1999)
halk CHP'yi
Meclis dışı da bıraktı. Askeri
darbelerin önünü tıkamak ve sorumlularını yargılamak amaçlı son yasama faaliyetini akamete uğratmak için
Anayasa Mahkemesi'ne gitmesi CHP'nin, kendi tabanı ve örgütü nezdinde farklı gözle bakılmayı getirebilir...
“Bu bir kırılma noktası” gerçekten...
Tatilde okuyayım diye ayırmıştım
Avni Özgürel'in 'İktidar Oyunu' kitabını (Etkileşim Yayınları; Tel.: 212- 551 3225;
faks: 212- 551 2659)... Özgürel'in Radikal'de
pazar günleri yayımlanan tarih makalelerinden oluşuyor kitap; ancak makaleler birbirine öyle bağlanmış ki, ülkemizin son 150 yıllık 'darbeler tarihi' ile de okuru yüzleştirmeye yarıyor.
III. Selim ve II. Mahmud'un başına gelenler, Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesi, İttihat ve Terakki çetesi, Babıali baskını, 31
Mart vakası, 2.
Abdülhamid'in hal edilmesi, imparatorluğun yıkılması,
Cumhuriyet döneminde tarihin tekerrür ettiği anlar...
Avni Özgürel tarih
derslerinde öğretilmeyen, artık pek okunmayan kitapların kenar notu olarak düştüğü ayrıntılardan hareketle yazmış yazdıklarını; okur açısından bir '
demokrasi dersi' teşkil ediyor bu kitap...
Keşke CHP lideri ve partisinin yöneticileri bir yaz kampına gitseler de bu kitap üzerinden bir
tartışma açsalar... Keşke
Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere yüksek yargının çok değerli üyeleri bir hafta sonunu 'İktidar Oyunu' kitabını okumaya ayırsalar... Keşke
Genelkurmay Başkanlığı bu kitabı
Harp Akademileri'nde zorunlu ders kitabı olarak okutsa... Keşke
Org. İlker Başbuğ yazarı Avni Özgürel'i karargâha çağırıp, yanında
kuvvet komutanları da olduğu halde, takıldığı noktaları yazara sorarak, bu kitabı teşrih masasına yatırsa...
İlk askeri darbelerden sayabileceğimiz Abdülaziz'in Mithat Paşa ve çevresindekiler tarafından tahttan indirilmesi olayından başlayarak günümüzdeki müdahalelere kadar hep aynı şablon tekrarlanıp duruyor aslında: Gözükara bir kadro
yönetimi ellerine almayı kafaya koyuyor... Gözlerini dışarıya çevirip uygun havayı kokluyor, varsa
destek buluyor...
Basın çoğu yalan ve
iftira haberler ve iktidardakileri aşağılayıcı yorumlarla harekete destek çıkıyor... Birileri (talebe-i ulum/öğrenciler, bazen ayak takımı, başıbozuklar) kışkırtılıp sokaklara dökülüyor... İktidar sahibinin yakınlarından müttefikler devşiriliyor... Bir sonraki iktidarla
anlaşma yolları aranıyor...
Sonra, bir gece...
Mithat Paşa'nın Sultan Abdülaziz'i tahttan indirip V. Murad'ın cülusunu sağladığı olay sözgelimi; bir çok yönüyle 'çağdaş' darbelerimize benzer:
Hüseyin Avni Paşa ile Mithat Paşa'nın başlattığı harekete Sultan'ın uzun yıllar iktidardan uzak tuttuğu eski sadrazam Mütercim
Rüştü Paşa ile bazılarının 'Şerrullah' (Allah'ın şerlisi) diye andığı Şeyhülislam Hayrullah Efendi de katılır...
Sultan Aziz'in veraset usulünü değiştirerek oğlu Yusuf İzzettin Efendi'yi
tahta çıkarmak istediği, bunu garantiye almak için İstanbul'a 40 bin Rus askeri getirmeyi planladığı,
Hazine tamtakır olduğu halde Saray'ın elinde 50 milyon lira bulunduğu dedikoduları
Gazeteci Agâh Efendi aracılığıyla yayılır...
Bin kadar talebe-i ulum ile başlarına sarık geçirilerek ulema kılığına sokulmuş Rumeli göçmeni sokaklara dökülür...
Mithat Paşa “Bu emr-i hayra çarşaf kadar
fetva yazarım” diyen Kazasker Kara Halil'i de yanına çeker...
Abdülaziz'i devirip birkaç gün sonra tetikçilerine öldürtürler, ama
ittifak yaptıkları geleceğin iktidarına da hor bakarlar: Darbe liderlerinden Hüseyin Avni Paşa, saltanat arabası bekleyen yeni Padişah V. Murad'ı Sirkeci'de kiraladığı arabaya kendisi inmeden “Buyurun” diye davet eder. O gün yağmur yağdığı bahanesiyle Topkapı'dan getirilmesi âdet olan taht yerine bir iskemle üzerine oturtulur yeni Padişah...
Bu arada sergerdeler sarayı yağmalar ve destekleri alınan
yerli-
yabancı tiplere
haraç olarak dağıtır...
Önceki ve sonraki her müdahalede de yaşandığı gibi, Sultan Abdülaziz'i devirenler de amaçlarına erememiştir. V. Murad söz verdiği halde 'meşruti' yönetim ilânına direnmiş, 'deli' gerekçesiyle onu da hal etmişler, ama yerine getirdikleri
2. Abdülhamid de çetin
ceviz çıkmıştır...
Avni Özgürel'in Cumhuriyet tarihimizden anlattıkları da önemli.