Kendisini 'merkez' sanan medya hepimiz için büyük
nimet; mecburiyetten okuyorum oralarda yazılanları, en kasvetli zamanımda bile güle güle ölecek gibi oluyorum bazılarını okurken...
Cem Yılmaz yılda bir hazırlanıp çıkıyor meddahlığını da sevenlerin karşısına; 'merkez' sanılanlar içerisinde günlük meddahlık yapanlar gırla...
Geçenlerde biri, televizyondaki medya programlarından birine çıkıp izleyicileri hayli güldürmüş...
"Hiçbir başarıları yok" demiş 'merkez-dışı medya' içerisinde yer alan
gazeteciler için; "10, 15, 20 yıllık gazeteciler, ama hiçbirinin gazetecilik adına insanların dikkatini çekecek, 'Helâl olsun' dedirtecek hiçbir başarısı yok" diye eklemiş...
Bu arkadaşın
Ankara temsilciliği günlerinde kaydettiği 'başarıları', o günlerde yanında çalışan kadrodan Zeki Saral 'Biz Bir Aileyiz' adını verdiği kitabında bolca sergiliyor. Yanında çalışanları o zaman da 'başarıları' ile güldürürmüş...
Televizyon ekranında anlattıklarına herkes gülmüştür. Nedeni gayet basit: Aynı programda, hem de "Bunların hiçbir başarısı yok" cümlesinin hem öncesi hem de sonrasında, bu gülünç tespitiyle taban tabana zıt görüşler açıklamış çünkü...
"Her ne dedilerse aynen gerçekleşti" demiş sözgelimi... "Adamlar ne yazdılarsa o oldu; aylar öncesinden yazıyorlar aynen oluyor" diye eklemiş...
Merkez-dışı medyada çalışan gazetecilerin 'başarısız' olduğuna dair iddiası bundan sonra geliyor. İddiayı yine 'övgü dolu' şu cümleler takip ediyor: "Birdenbire son bir kaç yıldır ne dedilerse çıktı. Nasıl oluyorsa, her ne yazıyorlarsa aynen oluyor."
'Başarısız' ilân ettiği meslektaşları için "Bunlar ne dedilerse doğru çıktı" övgüsünde bulunduğunun farkında olmadığı o kadar belli ki...
Gerçek de onun dediği gibi: Son on yıl içerisinde en başarılı gazetecilik olayları 'merkez-dışı' saydıkları medya tarafından kaydedildi. Neredeyse bütün skandalların üzerine ısrarla giden ve gözlerden saklanmak istenenleri birer birer ortaya çıkaran, yanlışlar işlenmesini engelleyen, doğru yapılan işlere katkıda bulunanlar 'merkez-dışı' yakıştırmasını sineye çeken meslektaşlar...
28
Şubat (1997) sözgelimi... 'Merkez medya' denilen gazete ve televizyonlarda yazıp konuşanlara kalsaydı hâlâ devam ediyor olacaktı;
Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu biraz da onlara güvenerek dillendirmişti "28 Şubat bin yıl sürecek" iddiasını...
'
Andıç' ile gazetecilerin ve
sivil toplum liderlerinin üzerlerinin çizildiğini
Türkiye hangi medyadan öğrendi? Org.
Çevik Bir kendisinin cumhurbaşkanlığı hevesini açıklamak üzere 28 Şubatçı medya mensuplarının karşısına çıkmıştı; onun hevesini kursağında bırakan hangi medyanın yazar ve yorumcuları olmuştu?
Milletin helâl oylarına ipotek koyarak birbiri ardına yarım iktidarlar çıkarma becerisini gösteren 'merkez medya' nasıl karaya oturdu? Frankfurt'ta yapılan zirveyi deşifre eden, Tirilye Lokantası'nda askerin yönlendirdiği 'İkinci Anayol Hükümeti' projesini berhava eden, 'makul çoğunluk' sloganıyla helâl oyları yeniden ipotek altına alma girişimlerini birbiri ardına boşa çıkartan 'merkez-dışı medya' kayalığına...
1
Mart (2003) tezkeresine giden yolda 'merkez medya'
Bush goygoyculuğu yapıp askerlerimizi
mehter marşı eşliğinde sonu artık iyice görünen maceraya sürükleme çabasındaydı; 'merkez-dışı medya' o balonu iğneleyiverdi. O günlerin Amerikancı
darbe girişimlerinin hemen hepsine merkez medya içinde yuvalanan işbirlikçiler çanak tutarken, 'merkez-dışı medya'nın kalemleri onların iplerini
pazara çıkarmakla meşguldü.
Ergenekon örgütüyle ilgili ilk haber ve yorumlar nerede çıktı?
Balyoz ile başlayıp Eldiven,
Sarıkız, Yakamoz,
Ayışığı,
Kafes gibi darbe girişimlerinin haberlerine yer vermemek için direnirken 'sözde merkez medya', onların dışında kalan gazeteciler millet-karşıtı bütün planları berhava etmek için kolları sıvamışlardı.
Buradan kimbilir kaç kez "Geçmiş olsun" dileklerimi ilettim 27
Mayıs (1960) sonrasında oluşmuş medya düzenini 'merkez medya' adıyla günümüzde sürdürenlere...
Milletin tercihini 2002 ve 2007'de iktidara yansıtmamak için canla başla çalıştılar, ama istedikleri olmadı... Geçmiş olsun.
Askerlere 27
Nisan (2007) 'e-muhtırası' yayınlattılar, ardından CHP'nin
Anayasa Mahkemesi önüne 367 ucubesini
dava olarak götürmesini sağladılar,
Abdullah Gül cumhurbaşkanı olamasın diye... Geçmiş olsun.
AK Parti için
kapatma davası açıldığında sevinçleri kursaklarında kaldı... Geçmiş olsun.
Anayasa değişikliklerine de, referandumda 'Evet' oylarının öne geçmesine de karşı çıktılar... Yine geçmiş olsun...
Şimdi de CHP'nin yeni genel başkanından yüzde 40'ın üzerinde oy getirecek bir
Bülent Ecevit çıkarmak için göbek çatlatıyorlar; ne çare, 'merkez-dışı' saydıkları medyanın gündeme taşıdığı konular sayesinde planları çatırdamaya başladı.
Demek 'merkez-dışı' sayılan medyadaki gazeteciler 'başarısız' imiş ha!
Sizler de gülün diye yazdım bu yazıyı.