Doğu Türkistan’ın yakın tarihinde Osman Batur ve Hoca Niyaz gibi kahramanlar vardır. “Üç Efendiler” denilen siyasi liderler; Mesut Sabri Baykuzu, Mehmet
Emin Buğra ve kendisiyle tanışma mazhariyetine sahip olduğum İsa Yusuf Alptekin vardır.
Fakat onların yaşadığı dünya sağırdı, “
insan hakları” kavramı da bugünkü kadar etkili değildi.
Bugün,
Rabia Kadir Uygurların sesini dünyaya duyuruyor; TV’ler ve basın ondan bahsediyor.
Kadın olması onun şiddetten uzak stratejisini güçlendiriyor!
Böyle bir dünyada, böyle bir sözcü bulan Uygurların insan hakları mücadelesi burada durmaz, gelişecektir!
Temel ilkeler
Rabia Kadir, Çin’de piyasa ekonomisi sayesinde zengin oldu, iş ve organizasyon tecrübesi kazandı, dünyayı tanıdı. Uygurların haklarını savunduğu için on yıl hapse çarptırıldı, eşi ABD’ye iltica etti. ABD’nin baskısıyla
Pekin, Rabia’yı hapisten çıkarıp sınır dışı etti, o da “Dünya Uygur Kongresi”nin ve “Uygur
Amerikan Derneği“nin başkanı olarak davasını dünyaya anlatıyor.
İki oğlu halen Urumçi’de hapistedir!
Uygurların mücadelesinde
terör yok!
Tibetliler gibi silahsız mücadele ediyorlar.
The
Washington Post’taki makalesinde görüyoruz ki:
* Rabia Çince ‘Şincang’ (
Sincan) demiyor, Doğu Türkistan diyor.
* Son olayların münferit olmadığını,
Şubat 1997’de Gülce’de barışçıl gösteri yapan binlerce Uygura karşı Çin rejiminin yaptığı “Gülce katliamı”nı hatırlatıyor.
* Tibet’in Kutsal Lideri Dalai Lama’nın mücadelesi ile paralellik kuruyor, Tibet ve Doğu Türkistan dayanışmasını savunuyor.
*
Müslüman olduklarını vurguluyor, “dinimiz, kimliğimiz için hayati derecede önemlidir” diyor, din ve vicdan özgürlüğü istiyor.
*
Şiddeti, terörü kesinlikle reddediyor.
Bunlar dünyanın anlayacağı fikirler ve stratejilerdir.
Uzun ince yol
Çin elbette
ekonomik, siyasi ve askeri bir devdir. IMF geçen hafta Çin’den 50 milyar dolar
kredi aldı! Dünya Çin’e ekonomik
ambargo falan uygulayamaz.
Çin’in gücü çok “katı”dır ama çağımızda insan hakları etkili bir siyasi “yumuşak güç”tür. Uygurlar buna sahip olmaya başlamışlardır.
Çin bundan ürktüğü içindir ki, Rabia’yı son olayların sorumlusu, şiddet yanlısı gibi göstermek istiyor.
Yol çok uzun elbette. Ama Çin, Mao’ya geri dönmeyip ekonomik kalkınmasını dünya ile ilişkilerini geliştirerek sürdürecekse, er geç hem Urumçi’de hem Tianenmen’de demokratik özgürlükleri tanımak zorunda kalacaktır!
Rabia’yı hapisten çıkarmak zorunda kaldığı gibi!
Büyük âlim Zeki Velidi Togan daha 1957’de şunları yazmıştı:
“
Asya ve bilhassa
Orta Asya Meseleleri ırklar arası mücadeleler ile değil, iktisadi gelişmenin
doğuracağı mecburiyetlerle halledilecektir.” (Türklüğün Mukadderatı Üzerine, sf. 201)
İktisadi gelişmenin doğuracağı mecburiyet,
demokrasi ve açık
toplum yoluna girmektir!
Çin vahşetinin kurbanı olan Uygur şehitler boşa ölmediler; bu yolu açtılar.
Onları rahmetle, Uygur
şair Mehmet Tevfik’in şiiriyle anıyorum:
Uluğ vatan, arığ
toprak, aziz Türkistan
Tarihindur acun içre mukaddes destan
Medeniyet esasını
burun taratkan
Türkistannı Tengri bizge möngü yaratkan