Ters piramit


ATATÜRK ve dönemini anlamak için en önemli iki kaynak, Yakup Kadri ve Falih Rıfkı’nın yazdıklarıdır. İkisi de hem Atatürk’ün en yakın dostlarıdır hem inanmış Kemalistlerdir. İkisi de Atatürk’ün dehasına ve yaptıklarına kelimenin tam anlamıyla hayrandırlar. Aynı zamanda daha Atatürk zamanında bile Kemalist devrimin heyecan ve idealizmini kaybederek halktan koptuğunu görmüşler ve yazmışlardır. Bugün CHP’nin niye yüzde 20 civarını aşamadığını iyi tahlil edebilmek için bu konuyu iyi anlamak lazımdır. Yakup Kadri ‘sol’ düşünceli olduğu için toplumsal gözlemleri daha içeriklidir. Panorama adlı mükemmel eserinde roman kahramanı Halil Ramiz bir ‘yorgun Kemalist’ tipidir ve Kemalist devrimi şöyle resmetmektedir: “Kemalizm inkılâbının meydana koyduğu eser... Tepesi yerde, temelleri havada ve her an, devrilmek tehlikesi içinde bir ehram gibi(dir.)” Taze kan alamayınca... Bu korkuyla halk kitleleri daha fazla dışlandı, sistem daha fazla bürokratik ve kendi içine dönük hale geldi... Toplumdaki değişmeler ve ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar bu yüzden ‘sistem’e giremedi, toplamdan sürekli taze kan alamayan Kemalist düşünce ve CHP çabuk yoruldu. Yine Yakup Kadri yazıyor: “İnkılâp daha on yaşında. Fakat şimdiden, bünyesinde ihtiyar bir bünyenin bütün zaaflarını taşıyor.” (Milliyet, 13 Aralık 1976) Bütün bunları “o zamanın şartları” diye izah edebilirsiniz. Ama “Cumhuriyet ideolojisi” olarak o zamanın bu düşünce biçimini ve reflekslerini bugün sürdürürseniz, devlet-millet barışmasında da CHP’nin kitlelere açılmasında da ciddi zorluklar yaşanır. Elli yıldır yaşanmaktadır zaten. Kemalizm’in zemini... Falih Rıfkı, Kemalizm’in ve CHP’nin sürüklendiği bu durağanlık yüzünden, daha o zaman, “milli hâkimiyet, milli irade” gibi Kemalizm’in zemini olan kavramların artık ‘muhalefet’e zemin oluşturduğunu belirterek “hâkimiyet-i milliyecilerden tamamiyle ayrılıyorduk” diye yazar. (Çankaya, 1980 baskısı, sf. 386) Tek Parti bu “ayrılma”nın kurumlaşmasıydı. Hadi demokrasi demeyelim, Cumhuriyet’in kendisi “milli irade, milli hâkimiyet” kavramlarından vazgeçebilir mi?! Halbuki bu kavramlar “yeter söz milletindir” ifadesiyle başka bir siyasi temel olmuştur, yarım asırdır böyledir. 1950’den itibaren toplum katında yaşanan bu değişim, artık entelektüel camiada yaşanmakta, inisiyatif Kemalizm’den liberalizme geçmektedir. Bu değişimi “emperyalizm, yeşil kuşak, Soros’un çocukları” gibi komplolara bağlamak, sadece gülünç değildir, bilim-dışı bir görmezliktir! Artık hem düşünce ideoloji planında cumhuriyetçiliğin, hem siyaset planında CHP’nin taze kana ekmek su gibi ihtiyacının olduğu gün gibi aşikârdır. Taze kan, topluma ve yeni fikirlere açılmaktır. Bugünkü CHP’ye taze kan CHP’nin 1970’lerdeki Ortanın Solu gibi, hem ideolojik hem siyasi bir açılım yapması, kapısını geniş kitlelere, kafasını yeni fikirlere açması, kısaca gerçek bir sosyal demokrat partiye dönüşmesi şarttır. Merhum Ecevit’in 1970’lerde yazdığı “Atatürk ve Devrimcilik” kitabı CHP’nin düşüncede nasıl açılım yapılabileceğine hâlâ güzel bir örnektir. Bu satırları elbette Necla Arat çizgisindekiler için yazmıyorum, o zaman boşa yazmış olurdum. “Cumhuriyet resepsiyonu”nu bile sorun haline getirip içinden çıkamayan bu çizgiye söyleyecek söz elli yıldır kalmamıştır. Kılıçdaroğlu için, Gürsel Tekin, Umut Oran, Sencer Ayata, Enver Aysever gibi resmin bütününü ve geleceği görebilen açık fikirli CHP’liler için yazıyorum. Piramidi geniş taban üzerine oturtmanızdan başka çareniz yoktur. Biliyorum bana “CHP’nin derdi sana mı düştü?” diye tepkiler gelecek... Keşke halletseydiniz de bana düşmeseydi?! Daha önemlisi, CHP’nin müzmin hali elbette ülkede sağ-sol dengesine dayalı, sağlıklı bir demokrasi isteyen bütün vatandaşlar için bir derttir!

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER