Bunlardan biri bizde İdris Küçükömer'dir. Bu ışık söneli yirmi yıl olmuş, ama günümüzdeki ana yönelişleri anlamada onun tuttuğu ışık bize hâlâ yardımcı oluyor.
İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti
merhum Küçükömer'in anısına bir panel düzenledi. Yakın arkadaşları Sencer Divitçioğlu konuştu, Asaf
Savaş Akat, Burhan Şenatalar konuştu... Prof. Gülten Kazgan Hoca'nın yönettiği oturumda solcu
Ömer Laçiner ve
Yücel Yaman konuştu; ben de konuştum.
Ortak görüşümüz, merhum Küçükömer'in solda ve aslında tümüyle düşünce hayatımızda yeni bir ufuk, yeni bir bakış getirmiş olmasıydı.
İdris Küçükömer'e kadar Türkiye'de hâkim düşünce, "ilerici devlet" ile "gerici
halk" arasındaki çelişki olduğu, sandıktan hep gericilik çıktığı, öyleyse ilericiliğin namlunun ucundan çıkması gerektiği idi! 27
Mayıs bunun tipik örneğidir.
Bu şablonu eskiden beri sorgulayan muhafazakârlar ve liberaller susturulmuştu. Solda, 1960'ların ortalarından itibaren ilk defa İdris Küçükömer gibi büyük bir
beyin bu şablonu sorguladı, ezberi bozdu. Böylece düşünce hayatımızda büyük bir ufuk açtı.
Zinde kuvvetler
İdris Hoca'ya göre, devlet diye kutsallaştırılan siyasi kudret, aslında "
bürokrasi"dir, "asker-
sivil aydın" elitlerdir. Bunlar kaçınılmaz olarak kendi düzenlerinin statükocularıdır.
1972 Mayıs'ında İdris Hoca bu görüşlerini anlatırken, merhum Metin Toker'in o sıralarda yazdığı bir yazıdan şu satırları aktarır:
"Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye'yi idare eden sağlam kuvvetler, hep
CHP tarafından temsil edilmiştir!"
'Sağlam kuvvetler' veya nam-ı diğer "zinde kuvvetler!"
Küçükömer, kitaplarında, konuşmalarında, bürokratik devrimciliği "bürokratik kapıkulu geleneği" olarak niteler.
Buna göre, Kemalizm sağcı, ama
muhalif Terakkiperver Fırka solcu oluyordu. Demokrat Parti'nin iktidara gelmesi bir devrimdi.
CHP ancak bürokratik gelenekten ayrılıp "halkın partisi"ne dönüşürse solcu olabilirdi ve ancak o takdirde oy alabilirdi...
O zaman, merhum Ecevit'in liderliğinde "Ortanın Solu" hareketi gelişiyor, CHP "devletlu" geleneğini terk edip halka açılıyordu.
Hem Ecevit'in, hem İdris Hoca'nın o yıllarda yazdıkları aynen şudur:
"Karl Marx Türkiye'de yaşasaydı,
emek-
sermaye çelişkisini değil, halk-bürokrasi çelişkisini yazardı!"
İdris Hoca'nın tarihe ve
topluma bakışının özeti budur.
'Sivil toplum'
Bürokratik geleneğin statükocu olmasına örnek, İdris Hoca'ya göre, köylüyü köyünde tutmak isteyen Köy Enstitüleri'dir!
Toplumsal değişme ve reformist hareketler ise ancak halktan, sivil toplumdan gelebilirdi. Siyaset dilimize "sivil toplum" terimini kazandıran İdris Hoca, Demokrat Parti'nin bir halk hareketi, demokratik bir devrim olduğunu vurguluyordu.
Gerçekten toplumsal statükonun değişmesi, şehirleşme, ticarileşme, eğitimin yaygınlaşması gibi dinamikler DP ile harekete geçmiştir.
Halk daima bu çizgiyi desteklemiştir.
Bugünkü CHP'nin sıkıştığı çıkmazdan kurtulması için İdris Hoca'yı ve Ortanın Solu hareketini iyi anlaması lazımdır.
İdris Hoca'nın "Bütün Eserleri" Bağlam Yayınları'ndan çıktı. Başta "Düzenin Yabancılaşması" adlı kitabı olmak üzere, hâlâ önümüze ışık tutan eserlerdir.
Küçükömer'i rahmet ve saygıyla anıyorum.