BESİM Tibuk dostumun evinde
pazar günü brunch daveti... Patrik
Bartholomeos da davetli, yanına gidip hoş geldiniz diyorum. Bir ara aynı masada yan yana oturuyoruz.
Başbakan Erdoğan’ın
Atina gezisini soruyorum, çok memnun olduğunu, tüm ülkeler arasındaki ilişkilerin gelişmesini arzuladığını söylüyor, “Güzel sözler uygulamaya da geçmeli, iki tarafta da” diye ekliyor.
Patrikhane’nin Sen Sinod Meclisi’ne seçilecek yabancılara Türk vatandaşlığı verileceği konusunda Başbakan’ın yaptığı açıklamayı soruyorum, cevabı şöyle:
- Bu süreci Sayın
Egemen Bağış başlattı. Biz de bunu bir yazıyla
Türkiye dışındaki bütün metropolitlere yazdık. Sayın Başbakanımızın bu iyi niyetini ve saygıdeğer kararını bildirdik. Olumlu cevaplar geliyor, çok iyi karşılandı...
Patrik’in verdiği bilgiye göre, ‘kutsal ve ruhani kurul’ demek olan Sen Sinod’a üye olan metropolitler aynı zamanda geleceğin Patrik
adayları...
‘Rahmetli
Özal...’
Bartholomeos 1999’da Sen Sinod Meclisi tarafından Patrik seçildi. Yasalara göre Sen Sinod Meclisi adaylar seçiyor,
Ankara’nın onayladığı adaylar arasında Patrik seçimi yapılıyor.
Bartholomeos anlatıyor:
- Adayların bir kısmını daima Ankara veto ederdi. Benim bulunduğum aday listesini rahmetli Özal hiç veto etmedi, ben seçilince de
tebrik etti. Bana ‘Bu ruhani bir mesele, seçimi yapmak sizin hakkınız’ dedi.
Allah razı olsun...
Patrik Hazretleri masadakilere birer
küçük anahtarlık armağan etti. Üzerinde Patrikhane’nin tarihi mührü var...
Çift başlı kartal
Mühürde yüzlerce yıldan beri Rumca “Ekümenik Patriklik” yazıyor. Ortasında da tuğra gibi stilize edilmiş bir yazıyla Patrik’in isminin baş harfleri, imzası yer alıyor. Eskiden mührün ortasında “çift başlı kartal” varmış. Bartholomeos, 1940’lı yıllarda çift başlı kartalın mühürden kaldırıldığını anlattı.
“Çok iyi olmuş, böylesi daha iyi ve daha ruhani” dedim.
Çünkü ‘çift başlı kartal’ Bizans’taki “sezaro-papizm” geleneğinin yani imparator-
patrik özdeşleşmesinin, devlet-din kenetlenmesinin tarihsel bir simgesiydi(*).
Patrikhane’nin şimdiki mührü siyasi bakımdan laikliğe daha uygun, itikaden daha ‘ruhani’ nitelikte.
Okul ve cemaat
Tabii Heybeliada Ruhban Okulu’nu da konuştuk. Patrik, hükümetin “iyi niyetine” inanıyor, “güzel sözlerin uygulamaya geçmesini” diliyor. Özellikle Hüseyin Çelik’ten övgüyle bahsediyor:
- Okulun açılması için çalışmaları,
Milli Eğitim Bakanlığı sırasında Hüseyin Bey başlattı.
Patrik formül konusunda “Milli Eğitim’e bağlı okul, çünkü biz meslek okuluyuz” diyor.
Patrik Bartholomeos pazar
ayinini yönettikten sonra davete gelmişti.
Cemaati ve yurtdışından gelenleri sordum; cevabı şöyle:
- Cemaatimiz daima 200’ün üstünde oluyor. Bu pazar Yunanistan’dan, Fransa’dan ve Almanya’dan ayin için gelenler vardı. Her pazar böyle yurtdışından ayine gelenler oluyor.
Buna sevindim, sadece ‘turizm’ diye değil, Türkiye’yi ‘tasavvur etmek’ yerine ‘tanımak’ imkânı buluyorlar diye...
Bakış açısı
Bu konulara bakış açımız, yakın tarihteki acı anıların hafızalardaki izleriyle değil, yüzyılları kapsayan ‘büyük tarih’in zenginliği ve özellikle bugünkü dünyanın standartları olmalıdır: Her din ve her dini lider saygıya layıktır, Türkiye
insan hakları konusunda ilerledikçe daha güçlü ve itibarlı olacaktır.
Düşündüm de, keşke
Süryani Patrikliği de 1930’larda Mardin’den Şam’a gitmemiş olsaydı. İyi düşünmek lazım, İsmet Paşa ‘Şark Raporu’nda Türkiye’deki Keldani Hıristiyan nüfusunun ne kadar önemli ve değerli olduğunu yazmıştı.
*
Tarihçi George Holmes’a göre Justinyen’in kurduğu bu çok sıkı Ortodoks devlet-kilise bürokratik geleneği ile ‘Stalinizm’ arasında önemli benzerlikler vardır. (The
Oxford History of Medieval Europe, 1992, sf. 7)