Öcalan fenomeni

AÇILIM sürecinin provokasyonlarla bozulabileceği kaygısı yaygındır ve haklıdır. Sansasyonel bir eylem, kamuoyunu ‘açılım’ın aleyhine çevirebilir.


Belirli şartlarda tahrikçi laflar da aynı etkiyi yapabilir. Onun için, değerli yazar Yaşar Kemal bildiri niteliğindeki yazılı açıklamasıyla herkesi uyarmıştı: “Bugün Türk olsun, Kürt olsun, kim olursa olsun, hangi oluşumdan gelirse gelsin, bu ülkede gerginliği artıracak söz ve eyleme girişeceklerin vebali ağırdır, tarih önünde ağır biçimde yargılanacaklardır, buna eminim.” (Milliyet, 21 Ağustos) Büyük yazarın sözlerindeki “hangi oluşumdan gelirse gelsin” vurgusu dikkatimi çekmişti. Acaba PKK cihetinden ve Öcalan’dan “gerginliği artırıcı” tavırlar gelmesinden mi kaygılıydı? Ben baştan beri bu kaygıyı taşıyorum. “Öcalan ‘açılım’a açık mı?” başlıklı yazımda bu kaygımı dile getirmiştim. Uyarılar oldu ama Sadece Yaşar Kemal gibi edebiyat dünyasından saygın bir isim değil... Birçok kimse, bu arada, Kürt kimliği adına siyaset yapan politikacılardan Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk gibi dengeli isimler de böyle uyarılarda bulunmuşlardı. Devrim Sevimay’ın “Türkiye Modelini Arıyor” adlı dizisine yaptığı açıklamada Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu, şunları söylüyordu: “Sonucu çözümsüzlüğe itebilecek sivri çıkışlardan kaçınılmalı. En çok da doğabilecek ve bu olumlu havayı bozacak provokasyonlara dikkat edilmeli. Türkiye yeni bir bahara kapı aralıyor. Bu baharın renklerini, kokularını buluşturacak bir fedakârlıkla herkes sorumlu davranmalıdır.” Böyle haklı uyarılarda bulunanlardan başka, yapıcı bir Öcalan portresi yaratmak isteyenler de oldu. DTP’li Selahattin Demirtaş, Öcalan’ın ne kadar barışsever bir insan olduğunu Türk kamuoyuna anlatmak gerektiğini söyledi! Öcalan’ın avukatı Ömer Güneş, “Türkiye toplumunun Öcalan algısı şimdiye kadar ‘bölen fenomen’ olmuştur. Ancak, barışa sunacağı katkıyla birlikte bu algı ‘birleştiren fenomen’e de dönüşebilir” diye konuştu! (Milliyet, 3-12 Ağustos) Ama Öcalan ilk sözlü provokasyonunu “Kürt savunma güçleri..” açıklamasıyla yaptı. Son açıklamasıyla da tüy dikti! Öyle bir ‘ego’ ki... Yaşar Kemal mi?! Öcalan’ı anlayacak çapta değil! DTP ve PKK da onu anlamıyordu, temsil de edemez! Ahmet Türk’ü büsbütün aşağılıyor! Kendisiyle masaya oturulmazsa “40 milyon Kürdün ayağa kalkacağından”, Fransız ve Rus ihtilallerinde bile görülmedik şekilde kan akacağından bahsediyor! (Milliyet, 22 Ağustos) Kendisi yoksa tufan! Milyonlar ölsün! Bu mariz ruh halini DTP tabanı da görmelidir. Peki, yine de devlet onunla masaya otursa?! Bunu hiçbir demokratik devlet yapamaz. Bakın, siyaset psikolojisi uzmanı Prof. Vamık Volkan şunu diyor: “Kesin olarak söyleyebileceğim bir şey var ki, çözüm sürecine Abdullah Öcalan dahil edilmemelidir. Çünkü, Öcalan bir kişi olarak çok ölüm ve terör yaratan bir süreç başlattı... Terörün bir simgesi oldu. Bu simgeyi ‘affetmek’ büyük kimlik çatışmalarını alevlendirir. Onun yolu yıkıcı bir yoldu. Bunu alıp yapıcı bir yola dönüştüremezsiniz. Bazı Kürt vatandaşlar Öcalan’ı önemser ve onun dediklerini dinler, bu onların bilebileceği bir şeydir ama, Öcalan’ı çözüm sürecine sokmak her şeyi altüst eder.” Nereden baksanız, açılımın sağlıklı olması, resmen Öcalansız olmasına bağlı; kendisi yüzünden!

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER