TUNUS ve ardından
Mısır ayakta... Diktatörlükler er veya geç devrilecek.
Sorun, ardından neyin geleceğidir. Koas mu, yine askeri rejimler mi, radikal İslamcılar mı, yoksa
demokrasi mi?
Evvela
Tunus ve Mısır’daki
halk hareketleriyle
İran devrimi arasındaki esaslı farkları gözden kaçırmamak lazım:
* Tunus ve Mısır’daki kalabalıklarda imamları görmüyoruz. İran devrimini ise mollalar yapmıştı. Bunun birinci sebebi, mezhep farkıdır. Sünnilikte din adamlarının ruhani bir karizması yoktur.
* Daha önemlisi, İran devrimi Demir Perde’nin çökmediği, totaliter projelerin mümkün sanıldığı bir çağda yapılmıştı. Bugün liberal demokrasi fikrinin yükseldiği bir çağdayız.
* Arap isyanlarının Humeyni gibi veya laik lideri yok. Mevcut rejimler devrilirse,
iktidara el koyacak güçte bir
örgüt de gözükmüyor. Onun için ne olacağı kestirilemiyor. Halbuki İran’da ayetullahlar yüzlerce yıldır kurumlaşmış, örgütlü, kadrolu bir güçtü.
Müslüman Kardeşler
Mısır’da en güçlü hareket şüphesiz “
Müslüman Kardeşler”dir.
1940’larda ‘cemaat’i kuran Hasan El Benna ile 1960’lardaki fikri lideri Seyyid Kutup’un demokrasi diye bir dertleri yoktu. Hatta dönemlerindeki Arap milliyetçiliğinin ve Arap sosyalizminin siyasi totalitarizmini İslam’a monte etmişlerdi.
Müslüman mümin Seyyid Kutup’un “Yoldaki İşaretler” i ile materyalist Lenin’in “Devlet ve
Devrim”i totaliter dünyanın
siyaset kitaplarıydı!
Fakat zamanımızda eğitimin gelişmesi, TV ve internetin, cep telefonlarının yaygınlığı sayesinde insanlar “dünyanın farkında” oluyorlar ve dünyadaki
özgürlük ve refahı istiyorlar.
Baskı daha bir tahammül edilemez hale geliyor.
Tunus ve
Kahire ile
Tahran sokaklarında kitlelerin istediği aynı şeydir: Demokrasi...
Demir Perde’nin çöküşünün devamıdır bu hareketler.
Çağımızın liberal fikirleri elbette Müsüman Kardeşler’i de çeşitli dozlarda etkiliyor. Arap dünyasındaki fikir hareketlerini çok iyi izleyen Prof.
Hayri Kırbaşoğlu diyor ki:
“Kesinlikle Benna ve Kutup geride kalmıştır. Bugün Müslüman Kardeşler demokrasi fikrinden etkileniyorlar. Hatta iktidar konusunda tereddütlüler, büyük bir
tartışma yaşıyorlar içlerinde: Siyasi bir hareket mi olalım, sosyal çalışmalar yapan bir cemaat mi olalım diye?..”
Muhalefet iktidara hazır mı?
Arap dünyasında yılların birikimi olan potansiyeli tetikleyen iki faktörü Batı basını da yazıyor: Biri El Cezire adlı Arap TV’sinin özgür, sansürsüz haberciliğinin Arap dünyasında demokrasi özlemini artırması...
Öbürü
Türkiye etkisi; Türkiye’deki hayat tarzı özgürlüğü ve AKP örneğinde dindarlıkla demokrasinin bağdaşırlığının görülmesi...
Ortadoğu’da er veya geç diktatörlükler gidecektir; teokrasi de gelmeyecektir.
Korkutan sorun, laik olsun İslami olsun muhalefetin siyaset tecrübesizliğidir. Belediyeler düzeyinde bile tecrübeleri yok, hep yasaklı kaldıkları için.
Halbuki bizde Milli Görüşçüler, belediyeler yoluyla “dünya gerçeklerini” tanıma ve zamanla kabullenme sürecinden geçerek ‘
gömlek’ değiştirmişlerdi.
Evet, diktatörler gidecek ve dileyelim ki sonrası
kaos olmasın; demokrasiye geçişin zor ve çalkantılı olabilecek uzun ince yolunu uzlaşmayla ve akılla geçebilsinler.
Bu çağda hiç bir
toplum için demokrasiden başka çıkar yol yoktur.