TÜRK Ocakları’nın kuruluşunun 100. yıldönümü için düzenlenen kahvaltılı toplantıdayım. Başkan
Nuri Gürgür “Türk Ocakları, tarihinde asla günlük
siyasetle uğraşmadı, uğraşmayacak” diyor. Bu, partilere mesafeli duruşun bir ifadesidir...
Tarihi Türk Ocakları’nın fikri çizgisine yakın olduğum için ve 1980’e kadar MHP’de siyaset de yaptığımdan bu sözlerin değerini daha bir kavrıyorum.
Nuri ağabey tarihi örneklerle bu tavrı çok iyi anlatıyor:
“İttihat ve Terakki gibi son derece otoriter, hatta totaliter bir
yönetim altında bile Türk Ocakları bağımsız oldu... İttihat ve Terakki’nin
Merkez-i Umumi üyesi olan
Ziya Gökalp, 1911 kongresinde Ocak başkanlığı seçimlerini kaybetmiş, Hamdullah Suphi Bey kazanmıştı...”
Şunu da ben eklemeliyim: Bu
bağımsızlık Ocak camiasının fikren zenginleşmesini sağlamıştır. İttihatçılar Ermenileri tehcir ederken Halide Edip, Türk Ocakları’nda tehcire karşı çıkan konferans vermiş, Ziya Gökalp “tehcirin aldığı şekli” eleştirmiştir.
Bu çeşitlilik fikri canlılık kazandırmıştı Ocak camiasına...
Atatürk’ün gözlemi
Atatürk 1930’da Serbest Fırka’yı kapattırdıktan sonra
yurt gezisine çıkmış, gittiği illerde
CHP ile Türk Ocakları’nı da ziyaret etmişti. CHP’de durgunluk, Türk Ocakları’nda ise fikri ve sosyal dinamizm gördüğünü kendisi ifade etmiştir.
Ocaklı aydınların sorduğu sorulardan fark etmişti bunu
Gazi Paşa.
Türk Ocakları’nı kapattırıp CHP ve Halkevleri’ne katması, oralara bir canlılık getirmeye yetmeyecekti.
Bunu anlatmamın sebebi şu: Fikirleri benimseyen partiler olabilir ama eğer fikirler partilerin güdümüne girerse mutlaka üretkenliğini kaybederler.
Milliyetçilik ve Kemalizm için böyle olduğu gibi, muhafazakârlık, liberalizm ve sosyalizm için de böyledir.
Partiler genel anlamda kendi çizgilerindeki bağımsız kuruluşlara ve bağımsız aydınlara tahammülsüz hale geldiğinde uzun vadede kendi felsefelerini kurutmuş olurlar.
Siyasetin oy mekanizması, lidere itaat kültü, fikirleri siyasi konjonktüre göre ayarlama mekanizması elbette uzun vadede düşünceyi kısırlaştırır.
Dünüyle ve bugünüyle, sağıyla ve soluyla bunun istisnası yoktur.
Bilgi çağında
Nuri Gürgür’ün konuşmasındaki totalitarizm eleştirisi ile
demokrasi ve bireysel
özgürlük vurgusunu eski “Ocaklılar”da göremeyiz. Onların çözüm aradıkları sorunlar başkaydı çünkü.
Fikirlerin bağımsız gelişmesine bir örnektir bu.
Türk Ocakları’nın 1911’de çıkarmaya başladığı Türk Yurdu dergisi fikir hayatımızın en verimli yayınlarından biri olmuştu. O günkü sorunların birçoğunu çözmüştür
Türkiye... Bugünün yeni sorunları ‘yenilenmiş’ bakışlar gerektiriyor.
Halen yayımlanmakta olan Türk Yurdu dergisi, sosyolog Prof. Çağatay Özdemir’in yönetiminde, 100. yıl dolayısıyla, her ay 250 sayfa, yıllık toplam 3000 sayfalık bir ‘külliyat’ halinde 400 konu başlığı altında araştırmalar yayımlıyor.
Yarınlara kalacak budur. Zira, “bilgi çağı” diyorsak, bütün akımların öğrenmeye ve düşünmeye tarihteki bütün zamanlardan daha fazla ihtiyacı var.
Genel Başkan Nuri Gürgür’ü, Genel Sekreter Doç. Dr. Orhan Kavuncu’yu ve çalışma arkadaşlarını kutluyorum.