İSRAİL
Dışişleri Bakan Yardımcısı
Danny Ayalon’un Türk Büyükelçisi
Oğuz Çelikkol’a karşı tertiplediği terbiyesiz mizansen
Türkiye ile
İsrail arasındaki gerginliği birden ‘
kriz’e dönüştürdü.
Ayalon dün öğle saatlerinde “Bundan sonra diplomatik üsluba dikkat edeceğim” diye cılız bir açıklama yaparak Türkiye’nin özür talebini geçiştirmek istedi.
Türkiye bunu kabul etmedi elbette. Baş
bakan Netanyahu’nun medyadaki sözleri hem dolambaçlıydı, hem de resmi beyan değildi.
Cumhurbaşkanı Gül, İsrail’den “
akşama kadar” resmi bir özür gelmezse Büyükelçimizin Ankara’ya çağrılacağını söyledi...
Ve akşam saatlerinde Dışişleri’nden Büyükelçimiz Çelikkol’a resmi talimat gitti:
- Yarın (bugün) Ankara’ya dönüyorsun, biletini al!
Aşırıların hesabı
Türkiye blöf yapmıyordu; işte Büyükelçi biletini almıştı. Ve akşamüzeri Telaviv’den Ankara’ya haberler gelmeye başladı:
- Ayalon resmi bir mektupla özür dileyecek!
Dün akşam saat 20.30 sularında bu satırlar yazılırken özür mektubu Ankara’ya ulaşmış, Dışişleri bu özrü geçerli bulmuştu.
Böylece dünya kamuoyu önünde Ayalon, İsrail’i resmen özür dileyen bir
ülke durumuna düşürdü.
Öyledir, keskin sirkeler daima küplerine zarar verir.
Bu “özür” sadece Ankara’nın diplomatik bir başarısı değil, aynı zamanda İsrail’de hükümete
egemen olan aşırıların “ayıplı” hallerinin de
tescilidir.
Ayalon’un Türk Büyükelçisi’ne karşı tezgâhladığı çirkin mizansen Netanyahu’nun şoven tavırlarından cesaret aldığı gibi ‘delilik’ derecesinde bir aşırı sağcı olan
Dışişleri Bakanı Lieberman da kesinlikle bu mizansenin baş mimarıdır.
Lieberman Haziran 2009’da ABD’ye gittiğinde Hilary Clinton’la da
kavga etmişti. Barış sürecini tıkayan Netanyahu hükümetinden Obama’nın da rahatsız olduğu biliniyor.
İsrail’i dünya politikasında gittikçe yalnızlığa sürükleyen aşırı sağcı politikacılar, Türkiye’den özür dilemek zorunda kalarak kendi ayıplarını da tescil ettiler.
Türkiye bu krizi iyi yönetti.
Diplomasi sanatı
Fakat Anti-semit şablonların aksine, bir de ‘ılımlı İsrail’ vardır. ‘Ilımlı İsrail’in en önemli politikacılarından biri
İşçi Partisi lideri ve koalisyonda
Savunma Bakanı Ehut Barak’tır; hafta sonu ülkemizin konuğu olacaktır.
Muhalefetteki Kadima Partisi de bu terbiyesizliği kınamıştır. Türkiye ‘aşırı İsrail’in gerek silahlı gerek böyle diplomatik saldırganlıklarına sert siyasi tepkiler verirken ‘Ilımlı İsrail’le eskiden beri varolan iyi ilişkilerin bozulmasına kriz zamanlarında bile izin vermeyecektir; aklın gereği budur.
Ehut Barak’ın Ankara’da sıcak bir kabul görmesi bu bakımdan çok isabetli olacaktır. Ben de bir vatandaş olarak şimdiden Sayın Barak’a hoş geldin diyorum.
Diplomasi kaba görüntülerin, taşkın duyguların değil, ince ayrıntıların, akıllı hesapların sanatıdır.
Tarihimizden bir örnek:
Yunan ordularını 1919’da Anadolu’ya süren, Liberal
İngiliz Lloyd George hükümetiydi.
Mustafa Kemal,
Sivas Kongresi’nde İngiltere’ye hücum eden ifadelerin bildiriye girmesini engellemiştir. İngiltere’yi “düşman” diye niteleyen birkaç konuşması da, gizli oturumlardadır!
Ve, Lozan’da masaya oturduğumuzda karşımızda Lloyd George değil, Türkiye ile savaşa karşı çıkan, barış yanlısı Muhafazakâr Law ve ardından Baldwin hükümetleri vardı. Düşünmeye değmez mi?