CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu ülkede bir umut rüzgârı estirdi, fakat korkarım ki, suçlamalarında ölçüyü kaçırdıkça hakkındaki umutlar da aşınacak.
İktidarı yıpratmaya başladığı işsizlik,
yoksulluk konularını bırakıp haksız ve insafsız “vatan haini” suçlamasının mantığı olabilir mi?
27
Nisan muhtırasını Erdoğan’la Büyükanıt’ın anlaşarak hazırladıklarını iddia etmenin kanıtı nedir?
Kılıçdaroğlu’nun gerekçesi şu: “Muhtıra AKP’ye yaradı, AKP’nin oylarını artırdı!”
Buna “sonuca bakarak sebep yakıştırmak” denir. Mantıkta, sebep-sonuç ilişkisinin doğru kurulamadığını yansıtan ciddi bir metot hatasıdır bu düşünme biçimi.
Onun için önemsiyorum zaten.
‘Kime yaradı?’
Bu, polisiye bir sorudur. Agatha Christie’nin romanlarında en güzel ‘çözümleme’ örnekleri vardır. Ancak bu, karmaşık sosyal ve siyasi süreçler için asla güvenilir bir
analiz ve yorum metodu değildir.
Çünkü belli bir niyetle yapılan siyasi veya sosyal bir hareket, beklenenin tam tersi sonuçlar da verebilir.
Nitekim
27 Nisan muhtırası verildiğinde, Deniz
Baykal “halkımız devlet organlarıyla çatışanlara oy vermez” diyerek muhtıranın
iktidara oy kaybettireceğini, meydanların da bunu gösterdiğini söylemişti.
Bu beklentiyle, Öymen’ler, Serter’ler, Öztürk’ler alkış tutmuşlar, bir CHP’li karşı çıkmamıştı. Ama muhtıra, “amaçlananın tam tersi sonuç” doğurdu, yarattığı tepki iktidarın oylarını arttırdı.
Onun için “sonuç”a bakarak “sebep” yakıştırmak bilim dışı, yanlış, yanıltıcı bir düşünme biçimidir.
Sayın Kılıçdaroğlu sözlerini bir sürç-i lisan sayıp
referandum kampanyasını başka konulara kaydıracağına, aynı yanlış düşünme biçiminde ısrar ediyor, ünlü “
Dolmabahçe görüşmesi”ni siyasi bir
komplo gibi göstermeye çalışıyor.
Bir Başbakan’la bir
Genelkurmay Başkanı baş başa hatta saatlerce görüşebilirler, görüşme açıklansın diye eleştiriler de yapılır. Ama somut kanıt olmadıkça, Başbakan’la
Genelkurmay Başkanı’nın ‘komplo anlaşması’ yaptıklarını söylemenin ‘komplo teorisi’nden öte hiçbir değeri yoktur.
Sosyal demokrat alternatif?
İktidarın referandumu 12
Eylül’le hesaplaşmaya odaklandırması da bir
propaganda taktiğidir ve çok da ciddi değildir. Zaten taslağın ilk metinlerinde yoktu, kamuoyuna açıklanmadan iki gün evvel metne eklendi, “
evet”leri artırır umuduyla...
Kaldı ki,
12 Eylülcüleri yargılamanın önünde zamanaşımı falan gibi ciddi hukuki engeller vardır!
12 Eylül tartışması, bir süredir ‘halkçı’ görüntü vermek isteyen CHP’de “askerle beraber” gözükme telaşı yarattı. Onun için, üç sene önceki muhtırayı AKP’nin tezgâhladığı gibi, Dolmabahçe mutabakatı gibi, son dakika girişimi olarak 35. maddeyi değiştirmek için alelacele önerge vermek gibi taktiklere başvuruyorlar...
Üç yıl önce alkışladıkları muhtıra için şimdi “anayasal suç” duyurusunda bulunuyorlar! (Muhtıra siyaseten çok vahimdir ama eylemli bir girişim olmadığı için hukuken “anayasal suç” teşkil etmez!)
Neticeten:
- İktidar ve muhalefet asker konusu üzerinden
kavga yaparken referandumun içeriği gündemden düşüyor maalesef...
- Kılıçdaroğlu’nun simaca
Gandi’ye benzemesi çok iyi, ama 1970’lerde “Ortanın Solu”na liderlik eden
merhum Ecevit’e siyasetçe benzese daha iyi olacaktı... Çünkü Türkiye’nin sosyal demokrat alternatife ihtiyacı vardır.